Hazır | Konular | Kitaplar

Antibiyotik, Faydaları ve Zararları: Fen Ödevi

Antibiyotik, Faydaları ve Zararları: Fen Ödevi

ANTİBİYOTİK

Ülkemizde herkesin az çok bir doktorluk bilgisi vardır. (En çok yarım doktor ve yarım hocanın barındığı ülkeyiz!)


Şaka bir yana, en ufak bir hastalığımız olsa, hemen bulduğumuz en yakındaki ilacı hemen kullanırız. Ağrı kesici ve antibiyotikleri tereddütsüz her hasta olana kullandırırız.

Peki, bu ilaçlar hakkında bilgimiz var mı? Şimdi antibiyotikleri inceleyerek başlayalım.

ANTİBİYOTİK NEDİR?

Bitkilerde, özellikle küf mantarlarında bulunan yada sentezle elde edilen, birçok mikroba karşı kullanılan, streptomisin, penisilin vb. Maddelerin ortak adına Antibiyotik denir.

Bir mikroorganizma tarafından ( bakteri, mantar, virüs, vb.) yapılan ve başka mikroorganizmaları öldüren veya üremelerine mani olan maddeler .

Sayıları yüzleri bulan ve çoğu ticarette kullanılmayan antibiyotiklerin bir kısmı tabii maddelerden yarı sentetik olarak imal edilmektedir. Bugün bu yarı sentetik maddeler de antibiyotik genel ismi altında kullanılmaktadır. Tabii olanlar bitkilerde, özellikle küf mantarlarında bulunurlar. Mikroplu hastalıklara karşı kullanılan tesirli ilaçlardır. Antibiyotikler yıllar öncesinden biliniyordu.

Zaman zaman insan vücudundaki bakterilerden bazıları bunlarla yok edilmeye çalışılıyordu. Buna en iyi örnek, yurdumuzun doğu bölgesinde, çıbanların peynir küfü ile tedavi edilmesidir. 1929 yılında İngiliz doktoru Sir Alexander Flemming (1881-1955) tarafından penisilinin keşfine kadar bu alanda fazla bir ilerleme kaydedilememiştir.

Bir küf parçasının tesadüfen bir bakteri kültürünün içine düşmesi antibiyotiklerin keşfine yol açtı. Sir Alexander Flemming, küfün, yakınındaki bakterileri öldürdüğünü ve bu küfün çok bulunan penicillum cinsinden olduğunu gördü.

Daha sonraki araştırmalarda bu küften meydana gelen kimyasal maddelerin insan vücuduna zarar vermediği ortaya çıktı. Antibiyotiklerdeki bu gelişme; zatürree, zatülcenp, frengi gibi çok önemli hastalıkların tedavisinde büyük kolaylıklar sağladı.

İkinci Dünya Savaşı sırasında bu araştırmalara hız verildi. Antibiyotiklerin bol ve ucuz bir şekilde elde edilmesine başlandı. zamanla kimyasal olarak da antibiyotikler elde edildi. Mesela kloramfenikol bu şekilde elde edilen bir antibiyotiktir. Sayıları gittikçe artan antibiyotiklerin varlığına rağmen hastalık yapıcı mikroorganizmalar tamamen mağlup edilememiştir. Mikroorganizma, antibiyotiğe tabii olarak mukavim olabildiği gibi, bu mukavemeti sonradan da kazanabilmektedir.

Bugüne kadar bilinen antibiyotiklerin hiç biri virüslere etkili değildir. Şu halde virüs hastalıklarında antibiyotikleri kullanmak faydasızdır. Hatta mukavim bakteri ve çeşitli mantarların çoğalmalarına sebep olabileceği için zararlıdır. Enfeksiyon hastalıklarının bir bölümü virüslere bağlı olduğuna göre, her ateşli hastaya hemen antibiyotik vermek yanlıştır.

Herhangi bir antibiyotik bir hastalığın tedavisinde kullanılmadan önce, bu hastalığı doğurabilen mikroplara karşı bir kültür ortamında denenmeli, bunlardan en etkili olanı seçilmelidir. Yani bir Antibiyogram yapılmalıdır. Antibiyogram yapılamıyorsa, o hastalık için en uygun ilaçları vermelidir. Mesela bademcik iltihabında penisilin veya eritromisin verilmesi çok denenen ve sonuç alınan bir yoldur. Bazı antibiyotikler vücudumuzda vitamin sağlayan bakterileri de yok ettiklerinden, bunları uzun zaman kullanmak doğru değildir.

Mutlaka kullanmak gerektiğinde birlikte B kompleks vitaminlerini de vermelidir. Antibiyotikler, uygun dozda ve yeterli süre alınmalıdır. Hastalık belirtilerinin kaybolmasından en az üç dört Gün sonraya kadar antibiyotiğe devam etmelidir. Küçük doz ve kısa süreli antibiyotik alımından hem bir fayda sağlanamaz, hem de bakterilerde mukavemet gelişmesine fırsat hazırlanmış olur.

Etki sahasını genişletmek maksadıyla, iki antibiyotiğin beraber verilmesi bazen doğru değildir. Çünkü biri diğerinin etkisini azaltabilir. Burada genel kaide şudur. Bakteriyi öldürücü bir antibiyotik ile bakterinin üremesini durdurucu diğer bir antibiyotik beraber kullanılmaz. Prensip olarak birbirleri ile olan ilişkileri şüpheli olan, veya bilinmeyen iki antibiyotiği birlikte kullanmamalıdır.

Bazen iki antibiyotiğin beraber kullanımı ( kombinasyonu ) teorik olarak mümkün olsa bile, yan tesirlerinden dolayı kombine etmemelidir. Mesela gentamisin ile sefalosporin grubu birlikte verilirse, böbrek yetmezliği yapabilirler ( böbrek kanalcıklarındaki tahribattan dolayı ).

Her Antibiyotik, her hastaya verilmemelidir. Bir böbrek yetmezliğinde tetrasiklin verilirse, üremiye yol açabilir ( ürenin kana karışması). Hangi antibiyotiklerin böbrek veya karaciğer hastalıklarında kullanılmayacağı iyice bilinmelidir. Çoğu defa korkusuzca verilen kloramfenikolun, iki üç Ay sonra kemik iliğindeki kan hücrelerinin tahribine bağlı derin bir anemiye ( kansızlığa ) sebep olabileceği düşünülmelidir. Bazı antibiyotikler belirli yaşlarda verilmemelidir. Mesela altı yaşından küçüklere tetrasiklin grubu antibiyotikler verilmemelidir. Altı yaşından küçüklere tetrasiklin verildiği zaman, dişlerde kalıcı bir bozukluğa (şekil bozukluğu, renk değişimi, büyümenin durması gibi) sebep olabilir. Tetrasiklin ve etki sahası geniş diğer antibiyotiklerin yüksek dozda ve uzun süreli kontrolsüz kullanılması, ağızda veya vücudun herhangi bir yerinde mantar hastalıklarının ortaya çıkmasına sebep olabilir.

Bazı antibiyotikler; ilaçlarla, yemeklerle, meyve suları ile veya sütle alınmamalıdır. Süt ve antiasit mide ilaçları ile alınamayacak olanlara misal; Tetrasiklin grubu.

Meyve suyuyla alınmayacak ilaçlar: Ampisilin, amoksisilin, eritromisin baz, penisilin.

Yemeklerle beraber veya süt ile alınamayacak ilaçlar: Metranidazol ( müstahzarları: Metraj il tablet) Nalidiksik Asit müstahzarları: (Naligram, negram), Verem ilaçları (Etambutol, paraaminosalisilikasit, streptomisin, INH cycloserin, Rifampisin) ve eritromisin gibi...

Antibiyotiklerin pek çoğunu hamilelik esnasında almak çok mahzurludur. Bazıları, ana karnındaki çocukta bir çok sakatlıkların meydana gelmesine sebep olur. Eğer mutlaka antibiyotik vermek gerekiyorsa, penisilin, Spiramicin (rovamycin), Ampisilin veya sefalosporin grubu bir antibiyotik gebeliğin ilk üç ayında verilebilir. Gebeliğin dördüncü ayından sonra penisilin ve sefalosporin grubu antibiyotikler çok dikkatli kullanılmalıdır

ANTİBİYOTİK HASTANIN ALLERJİK ŞOK SONUCU ÖLÜMÜNE NEDEN OLABİLİR…

Hastaya verilen antibiyotiğin dozuyla birlikte bakterilerin direnci de artıyor. Bu nedenle hastanın aldığı dozun sürekli arttırılması gerekiyor…
Otuz yıldır, doktorların gözde ilacı olan antibiyotikler eski güçlerini yitirmeye, başlamıştır. Pek çok hastalığa karşı etkin artık, bakterileri eskisi gibi kolayca yok etmektedir. Çünkü bakteriler, doktorların bu çok etkili silahına karşı kendi savunma sistemini kurmuştur.
Sorun öylesine büyük bir önem kazanır ki, pek çok ülke, önde gelen uzmanlarını seferber ederek, bu duruma bir çözüm aramaya koyulmuştur.
Fransız Ulusal Sağlık ve Tıbbi Araştırma Enstitüsü, labo¬ratuarlarını bu tür çatışmalara açmış, öte yandan ilâç sanayii de bu seferberliğe bir milyon franklık bir yardımla katılmıştır. Bu arada Paris’teki Sainte-Anne hastanesinde geçen bir olayı da gözle önüne sermek yerinde .olur.
Martine adındaki 25 yaşındaki bir kadın, hamileliğinin 3 üncü ayında geçirdiği bir beyin kanaması nedeni ile ameliya¬ta alınmış ve başarılı bir biçimde ameliyat edilmiştir.
Hasta “ameliyat sonrasında aniden ateşienmiştir. Kendisi¬ne yüksek dozlarda antibiyotik verildiği halde hiçbir sonuç alınamamış ve ateş düşürülememiştir.
Günümüzde, çok başarılı geçen ameliyatlardan sonra da¬hi hastaların yüzde onu, antibiyotiklere karşı direnç gösteren bir enfeksiyona uğramaktadır.
Bu tür yüz olaydan biri de ölümle sonuçlanmaktadır. Bu yüzden antibiyotiklere karşı direnç gösteren bu enfeksiyon hastanelerin korkulu rüyası haline gelmiştir.
Antibiyotiklere duyulan güvenin sarsılması, bu ilâçlarıri, birkaç kez ölüme yol açması ile başlamıştır. Nitekim antibiyotikler allerjik şok sonucu, çok seyrekte olsa ölüme neden ola¬bilmektedir.
Ancak antiboyotiklerin en büyük sakıncası dozunun gide¬rek artırılması zorunluğudur.
örneğin bazı hastalıkları yenmek için gerekli olan doz, üç katı, beş katı, hatta elli kat artmıştır. Yine diğer bazı hastalık¬larda ise antibiyotikler artık tedavi için yetersiz kalmakta ise hastanın antibiyotik dozajı oldukça fazla olmuş ve gereken il¬giyi bir amblansla hastaneye başvurması .gerekmektedir. Gi¬derken de bir bileğinden bir kumaş parçası ile sıkılmalıdır. Bu durumu doktorlar, alkoliklerle esrarkeşlerin durumu¬na benzetmektedir. Sarhoş olmak için alınması gereken miktar daima artmak¬tadır. Bu bir kısır döngüdür. Alınan antibiyotiğin dozu artırıl¬dıkça bakterilerin direnci. de artmaktadır. Antibiyotikler otuz yıldır en gözde ilaç olarak kullanıl¬maktadır.. Ne var ki eskiden bu ilaç sadece çok ciddi durum¬larda kullanılırken, şimdi gerekli gereksiz her zaman alınma¬ya başlanmıştır. Bugün de 2000 kadar ilacın içinde antibiyotik vardır. Antibiyotiklerin kullanılması kısıtlandığı takdirde, faydalı bakterilerin oluşması ve organizmanın gerekli dengesinin ye¬niden sağlanması mümkündür…
Fen ve Teknoloji