Hazır | Konular | Kitaplar

Dil ve Anlatım Ödevi: Betimleyici Anlatım (Tasvir) Ve Örnekleri

Dil ve Anlatım Ödevi: Betimleyici Anlatım Örnekleri

Türkçe'de anlatım tekniklerinden biri de Betimleyici anlatımdır.

Yani tasvirdir

Bu anlatımda, anlatılanlar, okuyucunun zihninde canlandırması açısından ipuçları verir.

Ortam yada anlatılanlar tasvir edilir. Adeta hayalimizde resmedilen bir anlatım tarzıdır.

Ortamın ayrıntıları ve detaylar gibi birçok özellikten bahsederek anlatma tarzı, bu anlatıma çok hakimdir.

Özetle Tasvir (resmi gözümüzde canlandırma) , betimlemeci anlatım tarzı zihnimizde canlandırmayı hedefleyen anlatım türüne denir.

Örneklerle daha iyi anlaşılacaktır.

Betimleyici Analtım ÖRNEKLERİ







--------------------------------------------


Horoz : Sırtında sanki kanla, altınla işlenmiş ağır, parıl parıl bir manto! Başında vahşi ruhunun timsali gibi balta şeklinde kıpkırmızı tacı! Yerde hançer gibi keskin bir gaga! Sonra, ayaklarındaki mahmuz dediğimiz sivri süngüleri! Dikkat ederdim: Tavukların hiçbirini sevmezdi.

Yerde bir şey bulup “gıt gıt” diye çağırması, beni hiddetlendiren bir yalandı. Yiyecek bir şey buldu mu kendi yutardı. Yenmeyecek, yutulmayacak bir taş, bir kum parçası buldu mu hemen tavuğa ikram:
- Gıt, gıt, gıt!.
________________________________________

Nahçivan'daki Mümine Hatun Türbesi, çok köşeli Selçuklu türbe tipinin ve tuğla işçiliğinin en güzel örneklerindendir. Dıştan on köşeli, içten silindir biçimli bir yapısı vardır. Saçak kısmında üç mukarnas sırası ve kufi yazı şeridi gövdeyi sarar. Bu Çini harfli şeridin altından on kenar, silmelerle birbirlerinden ayrılır. Tuğla mozaik yazıların süslediği silmeler, her biri değişik kompozisyonlar taşıyan panolar biçimindeki yüzeyleri sınırlandırır. Sivri kemerli kapının üstüne, eseri yapan Nahçivanlı Usta Acem-i ibn Ebu Bekr’in imza kitabesi konmuştur. Daha yukarıdaki bir kitabeden de yapının 1187’sde tamamlandığı, okunur. ________________________________________

Gökyüzünün açık güneşli olduğu bir ilkbahar günüydü. Öğleden sonra saat tam beşe çeyrek kala arabamla Guercina’nın Pazar yerine geldim. Alan insan kaynıyordu. Birden çanlar çalmaya sirenler ötmeye başladı. İlk kez gökten düşen bir bombayı sonra bunun ardından on sekiz tane kadar olduğunu sayabildiğim savaş uçaklarını gördüm. Bombaların patlaması anlatılamaz bir panik yarattı. Ben beş milis askeriyle birlikte küçük bir tahta köprünün altına saklandım. Oldukça iyi gizlendiğimiz yerden meydanda olup bitenleri kadınların erkeklerin çocukların ve hatta hayvanların nasıl bir şaşkınlık ve korku içinde kaçıştıklarını dehşetle görebiliyorduk… Bu parçada yazar birdenbire karşısına çıkan savaş ortamını; bu ortamda insanların nasıl davrandıklarını betimliyor.
________________________________________

Sarı yağmur incecik ışığın üstüne yağan başka bir ışık gibi iniyordu. Yerler ince yağmuru buradan alıp hızla az öteye döküveriyordu. Kuşlar boyunlarını içlerine çekmişler tüyleri domur domur dallarda kıpırtısız duruyor. Yağmurun içinden mor bir kelebek seli geçti. İleride akar çayın kıyısında bir çıvgına tutulup bir hayat çalısının üstünde kasırgalandı hayat çalısı mosmor oldu tepeden tırnağa; bir süre karmakarışık iç içe uğunarak salkım saçak toparlanıp dağılarak orada savruldu. Sonra mor toparlak sarının ışıltısında eridi dağıldı usul usul yitip gitti. Bu parçada doğadaki olaylar bir devinim içinde verilirken varlıklar çeşitli özellikleriyle çoğunlukla görme duyusuna seslenen bir biçimde gözler önünde canlandırılmıştır.
________________________________________

Eski bir taş köprü geçildikten sonra fakir mahallelere giriliyor ve sefaletbütün dehşeti ve çirkinliğiyle başlıyordu.Ortalarından akan çirkin sularında yarı çıplak çocuklarla çamurdan köpekler eğri büğrü sokaklar… Tezekten çamurdan yapılmış yarı yarıya toprağa gömülmüş penceresiz kulübeler…
________________________________________

‘Mart başlayalı kırkını geçmiş nice tanıdıklarım hastalandı. Bazılarının bronşiti, bazılarının romatizması azmış. Baharın hastalıkları saymakla tükenmez ki,.. Mart güneşi canlılığı ile çöreklenip yatan bütün yılanları uyandırıyor. Toprağın yeniden gençliğe kavuştuğu bu mevsimde, hava, kuş cıvıltıları ile beraber insan iniltileri ve hırıltıları ile dolu. Dün, neşeli bir kır köşesinde baharın bu iki zıt levhasını yan yana gördüm: Bir tarafta genç hayvanlar oynaşıyor, kuşlar uçuyor; diğer tarafta ise yaşlı hastalar, yorgun iskeletlerin soğumuş kemiklerini güneşte ısıtmakla meşgul. Bahar, bir muhasip gibi, hayata yeni kavuşturduğu mahkûmların sayısını, yaşayanların toplamından çıkartmakta.”
________________________________________

“Milly Buck şafak sökerken barakadan çıktı. Sundurmada durarak biran gökyüzüne baktı. Şişman, çarpık bacaklı, uçları aşağı doğru kıvrık bıyıklı, avuçları nasır bağlamış dört köşe elleri olan bir adamdı. Su rengindeki gözlerinde düşünceli bir ifade vardı. Şapkasının altından fırlayan saçları dik dik ve dağınıktı. Bir yandan sundurmada duruyor, bir yandan da gömleğinin eteğini pantolonunun içine sokmaya çalışıyordu. Kemerini çözdü. Tekrar bağladı. Aradan geçen yıllar zarfında Billy’nin göbeğinin ne derece fark ettiğini kemerindeki yıpranmış deliklerden anlamak mümkündü. Havayı iyice kontrol ettikten sonra birini işaret parmağıyla kapatıp kuvvetle sümkürerek burun deliklerini sırayla temizledi. Sonra ellerini ovuşturarak ahıra doğru ilerledi________________________________________





“Giton, dolgun yüzlü, yanakları şişkin, dik bakışlı, kendine güvenir, omuzları geniş, göbekli, bakışı sağlam, yürüyüşü sert biridir. Konuşurken de kendine pek güvenir, fakat karşısındakini hemen hiç dinlemez. Ona sözlerini tekrar ettirir. Mendili kocamandır, burnunu gürültüyle siler, uzağa tükürür, bağırarak hapşırır. Gündüz uyur, derin derin, herkesin içinde de olsa horlayarak uyur. Yemekte, arabada yeri herkesten çok yer kaplar. Gezintilerde hep ortadadır, o durunca durulur, yürüyünce yürünülür. Ona uyar herkes, isterse konuşanın sözünü keser. Fakat onun sözü kesilmez, o istediği kadar söyler ve söylediği kadar dinlenir. Herkes onun düşüncesindedir. Verdiği haberler doğrudur. Oturunca koltuğa gömülür. Bacak bacak üstüne atar, kaşlarını çatar, şapkasını birden arkaya atarsa, bu iddialı, kendini beğenmiş, küstah bir alın ortaya çıkarıyor demektir. Öfkelidir, sabırsızdır, iddiacıdır, şakacı, küstah, inatçı, gevşek, ahlak konusunda zayıftır. Kahkahalarla güler, politikacıdır, gizli işleri vardır, kendini zeki, değerli sanır. Zengindir________________________________________

“Küçük yüzü pek sevimli idi: Pırıldayan, genç, hemen hemen çocuk gözleri ve pembe burnunun ucu görünüyordu. Vücudu, ipek gibi, tertemiz, sıcacık, güzel kokulu, dokunulması ve öpülmesi zevkli bir küme, Ankara yapağısı içinde kayboluyordu. Kulaklarının arasında canlı gözler üzerine bir kurdele gibi dümdüz yerleştirilmiş, siyah bir takke omuzlara atılıvermiş kısa, siyah bir pelerin ve en son, bir yelpaze gibi kımıldanıp duran sorguca benzer siyah bir kuyruk. İşte yeni kedimiz.”
________________________________________
"Uzun süren kış ayları bitti. Köyün üzerini örten kara bulutlar gitmiş, yerini masmavi gökyüzüne bırakmıştı. Yılan gibi kıvrıla kıvrıla akan derenin suları coşmuş, coşku türküleri söyleyerek akıp gidiyordu... Vadi rengârenk tomurcuk ve çiçeklere bürünmüştü. Uykudan uyanan böcekler yuvalarından çıkarak şimdiden kış hazırlıklarına başladılar. Karıncalar sıcak günlerin uzun sürmeyeceğini bildikleri için ambarlarını yiyecekle doldurma yarışına başladılar. Bizim tembel ağustos böceği de sabahın erken saatlerinde müzik şölenine başlamış, gece gündüz demeden güzel türkülerini söylüyordu."





"betimlemeci anlatım nedir?, tasvir etme ne demektir?, tasvir örnekleri, türkçe betimleme" bitti...


1 yorum

güzel

bayıldım ellerinize sağlık

26.02.2015 - Ziyaretci