Hazır | Konular | Kitaplar

9. Sınıf Dil ve Anlatım Kitabı Çözümleri- EKOYAY Yayınları- İlk 38. sayfa...

Dil ve Anlatımda en çok 9.sınıfta zorlanılır. Bu yüzden bu dersin kiatabının çözümlerini yayınlamayı uygun gördük...


9. Sınıf Dil ve Anlatım Kitabı EKOYAY Çözümleri- Baştan 38. sayfaya kadar...

İLETİŞİM KONUSU

SAYFA 10 HAZIRLIK

1....................

2. Kendi dışında başka bir şeyi gösteren, düşündüren, onun yerini alabilen, sözcük, nesne, görünüş veya olgulara gösterge denir.

1. Dil göstergesi: Söz veya yazıyla gerçekleştirilen her türlü fiil bu gruba girer. Her sözcük bir dil göstergesidir.



2. Doğal gösterge: Doğal güzellikler, yaprakların sararması gibi durumlar doğal göstergelerdir.



3. Sosyal gösterge: Trafik ışıkları, görgü kuralları gibi sosyal ögeler, sosyal göstergelerdir.



İletişimde kullanılan göstergeler



1. Dil göstergeleri: Söz ve yazıyla gerçekleştirilen her eylem bu gruba girer. İnsan duygu ve düşüncelerini en iyi şekilde dil ile anlatır. Dille gerçekleştirilen iletişim resim, şekil, işaret ve vücut diliyle yapılan iletişimden daha güçlü ve daha kullanılışlıdır.



2. Dil dışı göstergeler: Resim, şekil, işaret, hareket, jest ve mimikler bu gruba girer.



- A. Belirti: Amacı olmayan, istem dışı gelişen doğal göstergelere denir. Belirtide gösteren ile gösterilen arasındaki ilişki nedenlidir. Örneğin; dumanın görülmesi ateşin olduğunu gösterir.



- B. Belirtke: İletişim kurma, bir ileti aktarma, bir bilgi verme amacı içeren göstergelerdir. Gösteren ve gösterilen arasındaki ilişki nedensiz ve uzlaşımsaldır. Örneğin; Trafik levhaları



- C. İkon: Dili kullanmadan bilgi ve iletileri aktaran en basit araçlardır. Temelde benzerlik ilişkisi vardır. Örneğin, bir kişinin fotoğrafları, resim, heykel vb.



- D. Simge: Bir toplumda bir gösteren ile gösterilen arasında sürekliliğini koruyan uzlaşımsal ve çoğunlukla da nedensiz olan ilişkiye dayanan görsel biçime denir.



3. Göstergeleri inceleyen bilim dalına Göstergebilim veya semiyotik denir.

4. Atatürk'ün basınla ilgili Sözleri

Basın, milletin müşterek sesidir. Bir milleti aydınlatma ve irşatta, bir millete muhtaç olduğu fikrî gıdayı vermekte, hulâsa bir milletin hedefi saadet olan müşterek bir istikamette yürümesini teminde, basın başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir.

Basın hürriyetinden doğan mahzurların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetidir. (1925)

Basının tam ve geniş hürriyeti iyi kullanmasının, ne derecede nazik bir vaziyet olduğunu söylemeye lüzum görmem. Her türlü kanuni kayıtlardan evvel bir kalem sahibinin ilme, ihtiyaca ve kendi siyasi telakkilerine olduğu kadar vatandaşların hukukuna ve memleketin, her türlü hususi telakkilerin üstünde olan, yüksek menfaatlerine de dikkat ve hürmet etmek manevi zorunluluğu, asıl bu mecburiyettir ki umumi düzeni temin edebilir. Bununla beraber bu yolda yanılma ve kusur olsa bile; bu kusuru düzeltecek etken ve vasıta; basın hürriyetinden doğan mahzurların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetidir.

Cumhuriyet devrinin kendi anlayış ve ahlâkını taşıyan basınını yine ancak Cumhuriyetin kendisi yetiştirir. Bir taraftan geçmiş devir gazetelerinin ve adamlarının düzeltilmesi mümkün olmayanları ulusun gözünde belirlenirken, öte taraftan Cumhuriyet basınının temiz ve feyizli sahası genişleyip yükselmektedir. Büyük ve soylu ulusumuzun yeni çalışma ve uygarlık yaşamını kolaylaştırıp özendirecek işte ancak bu anlayıştaki basın olacaktır. (1 Kasım 1925, TBMM)

Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır.

Gazeteciler, kanunun ve umumun menfaatlerinin aksine muamelelere şahit ve vakıf oldukları takdirde gerekli yayında bulunmalıdır.

Matbuat hiçbir sebeple tahakküm ve nüfuza tabi tutulamaz.

5.İletişim:

İletişim, iletilen bilginin hem gönderici hem de alıcı tarafından anlaşıldığı ortamda bilginin bir göndericiden bir alıcıya aktarılma sürecidir.

6. kuşlar nasıl iletişim kurar?

Kuşların ses telleri yoktur. Ses üretmek için bir kuşun ses kutusu boyunca titreşimler gönderilir. Bu ses kutusuna ne kadar çok kas bağlıysa, o kadar çok ses çıkarabilir. Örneğin bülbüllerin çok fazla kası vardır ve birçok farklı ses çıkarabilirler.

Özellikle ormanlar, otlaklar ve bataklıklar gibi, bitkilerin, görüşe engel olduğu yerlerde iletişim kuşlar için çok önemli olmaktadır. Kuşlar, şarkı söylemek, çığlık atmak, hafifçe vurmak ve davul sesi çıkartmak gibi yöntemlerle iletişim kurarlar. Her türün kendine özgü şarkısı ya da şarkıları vardır. Hatta bazı kuşların bir düzineden fazla ıslığı ve şarkısı vardır. Bazı kuşlar da diğer türlerin şarkılarını ya da insanları taklit edebilirler.

sayfa: 11.

* Fotoğrafın sizde uyandırdığı duyguları yazınız.

c. Fotoğrafta sahilde hafif dalgalı denizi seyreden bir insan görünmektedir.

* Şair gözleri kapalı olduğu halde iletişimi nasıl sağlamış olabilir?

c.. “İstanbul’u Dinliyorum şiiri duyumsal bir şiirdir; fakat bütün duyular işlevlerini kulağa yüklemişlerdir. Orhan Veli, bu şiirinde sinestezi (bir duyu organının işlevini başka bir duyu organına yükleme) bakımından değişik bir yöntem uygulayarak, İstanbul’a gözleriyle değil; işitme duyusu aracılığıyla bakar.”.

* "Serin serin Kapalı Çarşı, Çekiç sesleri geliyor doklardan, Güzelim bahar rüzgârında ter kokuları;" mısralarında şairin duygularını harekete geçiren ögeler nelerdir?

c.. Rüzgarın serin asmesi, çekiç sesleri ve bahar rüzgarı şairin duygularını harekete geçiriyor.



* "Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından / Kalbinin vuruşundan anlıyorum;" mısralarında bildirilen ayın doğuşunu iletişim, dil ve kültür bağlamında açıklayınız.

c. Burada ay fıstık ağaçları arasından doğmakta. bu bölgesel bir yaklaşımdır. her yerde fıstık ağacı yoktur. kalbinin vuruşundan anlıyorum ifadesi de dilin mecaz yönünü ortaya koyar, bütün bu unsurları birleştirdiğimiz vakit iletişim kültüre ve dilin kullanımına göre değiştiğini görürüz. ayın doğuşu farkıl kültür ve bölgelerde farklı ifade edilebilir.



1. Etkinlik:

1. İletişim: İletişim, iletilen bilginin hem gönderici hem de alıcı tarafından anlaşıldığı ortamda bilginin bir göndericiden bir alıcıya aktarılma sürecidir.

2.İletişlimin meydana gelmesi için öncelikle bir göndericinin ve alıcınınolması şarttır. Gönderici ile alıcının kendi arasında bu iletişim sözlü iletişim, yazılı iletişim ya da simgeye dayalı olabilir. İletişim için aşağıdaki ögeler gereklidir.

Gönderici: Düşünceyi iletendir. Gönderici, düşünceyi bir mantık temeline dayandırarak iletir.

Alıcı: Düşünceyi alan ve bu düşünceyi yorumlayandır.

İleti: Gönderenden alıcıya iletilen düşünce yada istektir.

Kanal: Düşüncenin iletilme şeklidir.

Dönüt: Gönderen ve alıcı arasındaki fikir alışverişidir.

Bağlam: İletişimin gerçekleştiği mekandır.



3. iletişim çeşitleri nelerdir?

c. 1) Sözlü İletişim: Sözlü iletişimler "dil ve dil-ötesi" olmak üzere 2 alt sınıfa ayrılmaktadır. İnsanların karşılıklı konuşmalarını hatta mektuplaşmalarını "dille iletişim" kabul edebiliriz. Dille iletişimde kişiler, ürettikleri bilgileri birbirlerine ileterek anlamlandırırlar. Dil-ötesi iletişim, sesin niteliği ile ilgilidir; sesin tonu ve sesin hızı, şiddeti, hangi kelimelerin vurgulandığı, duraklamalar vb özellikler, dil-ötesi iletişim sayılır. Dille iletişimde kişilerin "ne söyledikleri", dil ötesi iletişimde ise, "nasıl söyledikleri" önemlidir.

2) Yazılı İletişim: İnsanın zaman ve mekandaki ilişki sınırlılıklarını genişletmede en etkin iletişim biçimidir. Uzaktan haberleşmede, bilgi ve deneyimleri zaman içinde biriktirme de sözlü iletişime göre daha güvenilir bir yol olan yazı ile iletmenin kökeni, mağara resimlerindedir.

3) Sözsüz İletişim: Yüz ifadeleri, el ve kol hareketleri, bedenin duruş tarzı, sesin tonu gibi sözsüz mesajlar kullanılarak kurulan iletişimdir.

Yukarıdaki iletişim çeşitleri çeşitli araçlarla gerçekleşir. Dar manada aşağıda sayacaklarımız iletişim çeşidi sayılabilir:

Mektupla iletişim

Basın yayın yoluyla iletişim

İnternetle iletişim

Telefonla iletişim

Radyoyla iletişim

Telgrafla iletişim

Konferans

Televizyonla iletişim

2. Etkinlik:

???? İnsan uzun süre hiç konuşmadan duramaz. Böyle bir durumda insan kendini sıkılmış, bunalmışve yalnız hisseder.

???? Öğretmen ve öğrenciler hiç konuşmadan ders işlenemez. iletişimin olması için alıcı verivi ve ileti olması gerekir.

???? Birinci resimde insanların konuşarak iletişim kurduğunu ikinci resimde is azürafaların dokunarak iletişim kurduğu görülüyor.

3. Etkinlik:

Orhan, Esma'ya dönerek "Bu gün hava çok güzel! " dedi.

**Yukarıdaki cümlede Orhan Esma'ya "Bu gün hava çok güzel" demektedir.

* *Çünkü iletişim olması için mutlaka gönderen(Verici) alıcı ve ileti olması gerekmektedir.

** Merhaba ifadesi ile iletişimin gerçekleşmesi için gerekli olan üç öge: alıcı verici ve iletidir.

*** Gönderici: Orhan Alıcı: Esma, İleti: Bugün hava çok güzel

4. Etkinlik

? gönderici: Fatma Hanım, Mehmet Bey, Alıcı: Emre ve Garson

İletiler: Ben aç değilim, Yalnızca ayran içeceğim/ Ben de hafif bir şeyler yemek istiyorum, mevsim salatası tam bana göre/ ben çok açım. önce çorba içeceğim.

? konuşmaların alıcıya ulaşmasını sağlayan sözlü anlatım( kanal)dır.

? İletişimi gerçekleştirenlerden biri konuşma engelli olsaydı diğer kişilerle yazı yoluyla veya işaret diliyle iletişim kurabilirdi.



7. ETKİNLİK


Burada yanlış iletişim kurulmuş mesaj yanlış verilmiştir. bu yüzden istenilen maksat elde edilememiştir.İletişimde ileti kişilerin çevre ve kültür düzeyine uygun olmalı.

Kişi, kendisine gönderilen iletiyi her zaman olduğu gibi anlamayabilir. İçinde bulunduğu ruh haline, deneyimlerine, yetişme tarzına, kişilik özelliklerine göre olduğundan farklı anlayabilir. Günlük hayatımızda arkadaş sohbetlerinde bazı konuşmaları farklı anlayanlar olabiliyor. Şaka yapıldığında bazıları gülüp geçerken bazıları aşırı tepki verebiliyor.

Alınan her iletiye tepkiler aynı olmaz. bunda kişinin içinde bulundu durum, bilgisi, kültürü ve bakış açısı etkilidir.

8. ETKİNLİK

Sıra kelimesi okul ve bankada hangi anlamlara gelir?

Okulda "öğrencinin oturduğu yer, masa" anlamına gelirken bankada "banka işlemleri yaptırmak isteyen müşterilerin oluşturduğu kuyruk" anlamına gelmektedir. Bir sözcüğün ortama göre farklı anlamlar kazanmasının sebebi "bağlam"dır. İleti "bağlam"a göre farklı anlamlar kazanır.




14.İletişimin oluşması için ortamın olması gerekir. İletişimin oluştuğu ortam bağlamdır. İletişimin sağlıklı olması için uygun bir ortamın olması gerekir. İletişim de ileti bağlama göre anlam kazanabilir.

gönderici .....> Hasan: İleti......>yarın bize gel, Kanal.................> sözlü iletişim, Alıcı......> Ayşe, tamam, yarın sizdeyiz:::::>geri bildirim

9. ETKİNLİK

.............

Dille gerçekleştirilen iletişim; resim, şekil,işaret ve vücut diliyle yapılan iletişimden daha kullanışlıdır. Dille duygu ve düşünceler daha iyi ifade edilir, iletişim daha hızlı ve etkilidir

10. ETKİNLİK (SAYFA 16)





GÜL: Bir çiçek çeşidi (Gül deyince zihnimizde bir anlam oluşuyor, zihnimizdeki gül görüntüsü- GÖSTERİLEN -)

G.Ü.L - (Gül kelimesindeki seslerdir. - GÖSTEREN-)



Gül kavramını ifade etmek için herhangi bir metinde onun kendisi değil de temsil eden kelime kullanılır. Bu dil göstergesidir. dil göstergesinde varlık gösterilmez. dil göstergesinde semboller vardır.



Gösterge, gösterdiği nesnenin kendisini değil, kendi dışında başka bir şeyi gösteren, akla getiren işaret ya da olgudur.

Çünkü bir varlığı sembolle göstermek farklı, varlığın kendisi farklıdır.



Göstergeleri inceleyen bilim dalına göstergebilim denir.

11. Etkinlik:

????? Fotoğraflar doğal göstergedir.

????? heyecan duygusunun göstergesidir.

????? sonbahar mevsiminin göstergesidir.

????? Bu adam doktordur, polistir, itfaiyecidir, zengindir ve ya fakirdir hükmünü vermemizi sağlayan şey onların giysileridir.

rüzgar, kuşlar, doğal gösterge

gözlerim ,kapal ı dil göstergesi

dalyanlarda ağalrın çekilmesi sosyal gösterge



12. etkinlik:

Gösterge ve Türleri:

Kendi dışında başka bir şeyi gösteren, düşündüren, onun yerini alabilen, kelime, nesne, görünüş ve olgulara gösterge denir.

Türleri:

a) Dil Göstergesi:

Söz veya yazıyla gerçekleştirilen her türlü eylem bu gruba girer.

b) Doğal Gösterge:

Ülkelerin doğal güzellikleri, yaprakların sararması…

C) Sosyal Gösterge:

Trafik ışıkları, görgü kuralları…



İletişim Kurarken Kullanılan Göstergeler Nelerdir?

* Dil göstergeleri:

Söz veya yazıyla gerçekleştirilen her türlü eylem bu gruba girer. İnsan duygu ve düşüncelerini en iyi şekilde dil ile anlatır. Dille gerçekleştirilen iletişim resim, şekil, işaret ve vücut diliyle yapılan iletişimden daha güçlü ve daha kullanılışlıdır.



* Dil dışı göstergeler:

Resim, şekil, işaret, hareket, jest ve mimikler bu gruba girer.



13. ter........ret ay......ya laf......fal bu sözcükleri tersinden okuduğumuz zaman anlam tamamen değişmekte başka bir varlığı göstermektedir. Bunun sebebi her varlığı gösteren semboller farklıdır. her varlığın göstergesi farklıdır.



14. etkinlik:

fokurdamak, horuldamak, gürükdemek, melemek, ulumak..gibi

15. etkinlik


İstanbulu'u seyrediyorum diye de ifade edebilirdi.


16. Etkinlik:

Geçmiş yüzyıllarda yaşamış yazarların eserleri ve fikirleri yazı vasıtasıyla günümüze ulaşmışlardır.

evde bulamdığımız bir arkadaşımıza geldiğimizi onu aradığımızı haber evrmek için not bırakırız.

17. Etkinlik:

yavuz sözcüğünün anlamı birinci cümlede olumsuz anlamda kullanılmıştır.

18. Etkinlik:

1. kalp gerçek anlamda kullanılmış. oragan anlamında kullanılmış.

2. Acımasız , merhametsiz, katı anlamında kullanılmıştır.

19. Etkinlik:

??? Atatürk basın hürriyetinden bahsetmiş.

??? milletin ve memleketin menfaatlerine dikkat ve hürmet etmelidirler idye ifade etmiş.

??? yine basın hürriyeti olarak görmüş.



ÖLÇME DEĞERLENDİRME

1. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun cümlelerle doldurunuz.

......dİl

.....iletişim denir.

2. Aşağıdaki cümlelerin başına yargıalr doğru ise D yanlış ise Y yazınız.

( D )

( Y )

( Y )

( D )

3. D

4. D

5. B

6. E bağlam


13 etkinlik
tersinden yazarsak ret,ya,fal gibi metinle anlamı olamayan sözcükler ortaya çıkar. göstergeyi oluşturan birimler belli bir sırada ve metinde verilen iletiyle ilgili olmalıdır

14 etkinlik
cızırdamak,hırıltı,miyav,çıtırdamak,patırtı,uğultu
15-etkinlik
Şair hisettiklerini dil ile anlatmıştır. Buy duygularını dil dışında resim,müzik,şekil, ve ses göstergesiyle anlatabilirdi.

Soyut durumları anlatmaya elverişli ve iletişim için en önemli gösterge dil göstergesidir

SAYFA 18

16 ETKİNLİK:
yazılı metinler aracılığı ile günümüze ulaşmıştır.
17.etkinlik:
ilk cümledeki yavuz: arsız yaptığından utanmayan anlamında
ikinci cümlede yavuz: güçlü anlamında kullanılmış. yani 1.cümldeki olumsuzdur.

18.etkinlik
kalpsiz ilk cümlede: gerçek anlamda
kalpsiz ikinci cümlde: mecaz anlamında

*şemada 13.rakamı şekil benzerliği nedeniyle "b" harfine benzetilmiştir. göstergelerin algılanmasında şekillerin farklı bağlamlarda farklı anlamlara neden olabileceğini söylemek mümkün

SAYFA 19 ETKİNLİKLERİ
19.ETKİNLİK
* Metinde atatürkün basın hakkımdaki görüşleri anlatılmakta.
* basın organları ile yaymalarını halka duyurmalarını istemiştir
* basın özgürlüğünü göstermiştir.

ANLAMA VE YORUMLAMA
* KES FİİLİ TERZİDE KUMAŞ KESMEK berberde de saç kesmek anlamındadır. bunun nedeni bağlam farklılığıdır
* Örümcek ağını hızlıca dağıttı. (ev)
Uuzn zamandır aradığı eteği burda bulmuştu (mağaza)


--------------------------------------------------------------------------------

SAYFA 20
1-
* dil
* iletişim

2-d d d d
3 d
4 d
5b
6e
7c

Sayfa 22

1. Etkinlik

Aşağıdaki soruların cevaplarınıaltlarında boşbırakılan yerlere yazınız.

- "Bir Dil Konferansı" adlımetinde, yazara Türkçeyi sevdiren hangi göstergelerdir?

Türkçe'nin farklı telaffuzlarda ve lehçelerde kullanılıyor olması yazarı etkiliyor.. Bu dil bir manavda da olabilir, bir köyün kahvesinde de veya pazarda çığırtkanlık yapan bir satıcıda da. Özetle yazar Türkçe'nin muhtelif ağızlardaki yansımasına mest oluyor ve bu zenginliğe hayran kalıyor..

- Dişinizin ağrıdığını en kolay hangi yolla anlatabilirsiniz?

Diş ağrısını en kolay yolla ifade etmek için dilsiz bir insanın tavrına bakalım.. Dilsiz bir insan iletişim halinde bulunurken doğal olarak el-kol hareketleriyle iletişim kurar. Diş ağrısını ifade etmek için beden dilini kullanmak en kolay yoldur.

-Üçyaşındaki bir çocuk, bir nesneyi tarif etmek için ne yapar?

Üç yaşındaki bir çocuk nesne tarifinde dil gelişimini henüz tamamlamadığı için genel olarak işaret dilini kullanır.. Dil gelişimi orta düzeyde olan bir çocuk ise nesnenin belirli özelliklerinden hareketle çeşitli sesler çıkarabilir. Örneğin soba sıcak ve tehlikeli bir nesnedir çocuk için ve kullanacağı tarif "cıss" dır

sayfa 23

-İnsanlar işaretlerle ve sembollerle anlaşabilir mi? Dil, işaret ve sembollerden hangisi da-ha gelişmişbir ifade biçimidir?

İşaret ve semboller günümüzde bilgisayar veya tv'lerde sıkça kullanılan iletişim biçimlerindendir. Örneğin trafikte kullanılan levhalardaki işaretler evrensel bir dildir ve yabancı bir ülkeye dahi gitseniz o işaretlerin ne anlama geldiğini bilirsiniz. Bu açıdan alfabe dilinden daha üstün işaret ve semboller vardır. Tüm dünyaya hitap eden bir iletişim nesnesi konumundadır. Fakat bu işeret ve nesneler detaya inemeyecek kadar zayıftır. Örneğin yabancı bir ülkede başınızın ağrıdığını sembolle değil işaretle ve beden dilinizle anlatabilirsiniz, tabii ki o ülkenin dilini bilmiyorsanız. Türkçe diliyle şiirler, öyküler yazabilirsiniz ve Türkçe bilen insanlara hitap edersiniz. Özetle dil kendi içinde fonksiyonel ve gelişmiş bir araçken, işaret ve semboller kendilerini ifade etmek de sınırlıdır..

-İşaretler, somut nesneleri mi, soyut kavramlarımı anlatmak için uygundur? Niçin?

İşaretler somut nesneleri anlatmada daha güçlüdür. Soyut kavramları anlatmak için daha gelişmiş bir iletişim nesnesine sahip olunmalıdır.

- İşaretlerle anlatımdan sembollerle anlatıma geçiş için zamana ihtiyaç vardır. Bunun se-bebi ne olabilir?

Tanımı gereği bir dilde, anlam karşılığında semboller kullanılır. Hayvanların havlamaları, ötmeleri, yüz buruşturmaları veya tehdit edici gösterilen anlamlı işaretlerdir; ancak bunları sembollerle ifade etmek için çizim yeteneği, malzeme ve oldukça fazla bir zaman ihtiyaç vardır. İşaretlerle anlatım sembollerle anlatıma göre daha ekonomiktir.

-İletişim araçlarından radyo, televizyon, telefon, gazete ve mektuptan hangilerinin kitle iletişim aracı olduğunu aşağıya yazınız ve kişiye özel iletişim araçlarına bir örnek veriniz.

Radyo, televizyon, gazete kitle iletişim araçlarıdır. Kişite özel iletişim araçları cep telefonu, e-mail adresiniz örnek olarak gösterilebilir.

-İnsanlar, geçmişte iletişim için dil dışında hangi araçlardan faydalanmışlardır?

Geçmişte insanlar dumanla,sesle ve hatta eğitilmiş güvercinlerle iletişim kurmuşlardır.. Daha sonra bunları daktilo ve telefon iletişim araçları izlemiştir.

Sayfa 24

-Oyunda nasıl bir iletişim kullanılmıştır?

Oyunda işaret yoluyla iletişim kurulmuştur.

-Verilen isim anlatılırken semboller kullanılsaydı anlatım kolaylaşabilir miydi? Niçin?

Sembolle anlatım için gerekli nesneleri hazırda bulundurmak çok güçtür. Örneğin "demir adam" filmini anlatmak için elimizde demir ve adam figürünün bulunduğu nesneler gereklidir. Bu nesneler olduğu taktirde sembolle anlatmak çok daha kolay bir yoldur.

-Bir ortamda birine mesafeli davranmanız, başka biriyle kol kola girmeniz neyi anlatır?

İşaret dilinde kol kola girdiğiniz kişiyle olumlu iletişim kurduğunuz ve paylaşımınızın çok olduğunu gösterir. Tanıdığınız bir kişiye karşı mesafeli davranmak olumsuz bir iletişim olabileceği gibi, yeni tanıştığınız ve tanımadığınız insanlara karşı mesafeli davranmak olumsuz bir iletişim değildir. İnsanlar birbirleriyle iletişim kurarken sevmediği insanlara karşı mesafeli olabilir. Yeni tanıştığı kişiye mesafeli davranan kişi daha sonra o kişiyi tanıdıkça daha samimi bir profil çizebilir

sayfa 25

1. Kanalı kontrol işlevi: Yarın okula gelecek misin?

2. Heyecan bildirme işlevi: Sakın ona dokunma! Seni döverim!

3. Alıcıyı harekete geçirme:Şu tabloları buradan kaldırınız.

4. Göndergesel işlev: Okullar bu yıl erken açıldı.

İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı,

Önce hafiften bir rüzgar esiyor,

Bir kadının suya değiyor ayakları

bu mısralarda dil şiirsel işlevde kullanılmıştır. buna aynı zamanda sanatsal işlev de denir

ÖLÇME DEĞERLENDİRME

1. Göndergesel işlev: Sınav yarın saat onda başlayacak

2. Dil öetesi işlev: Kafiye, mısra sonlarıondaki ses benzerliğidir.

3. Heyecan bildirme işlevi: Eyvah, babam geliyor!

4. Kanalı kontrol işlevi: Kapıyı sen mi kapattın?

5. Alıcıyı harekete geçirme işlevi: Çok ses geliyor, pencereleri kaaptın.

6. Şiirsel işlev: "Ağlasam sesimi duayr mısınız mısraalrımda"



2. ..........Dil ................göstergeleri

3. ( D )

( D )

( Y )

( Y )

4. C telefon

5. C Göndericilik işlevi

6. B Şiirsel işlevde


7. E Duvar kağıdı

Sayfa 28- hazırlık :

1. Kültür: Tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü

2.Konuşma dili ileyazı dili arasındaki farklar:

Konuşma dili, günlük hayatta diğer insanlarla iletişim kurmak için konuşurken kullandığımız dildir. Bu dil, doğal olduğu için konuşurken cümlemizin kurallı olup olmadığına, kelimelerin doğru sıralanıp sıralanmadığına, söyleyişin doğru olup olmadığına pek dikkat etmeyiz. Bu sebeple zaman içinde, bölgeden bölgeye değişen birtakım söyleyiş farklılıkları ve kelime farklılıkları ortaya çıkar. Bu farklılıkların tarihî süreç içinde, bölgelere göre geçirdiği maceradan o dilin lehçeleri ortaya çıkar.



Yazı dili, adından anlaşılacağı üzere yazıda kullanılan dildir. Dilde birliği, anlaşma kolaylığını sağlamak için kullanılan kitap dilidir, kültür dilidir, edebî dildir. Konuşma dilinin her bölgenin doğal, günlük dili olmasına karşılık yazı dili, okuma yazmada kullanılan ortak dildir.

Konuşma dili ileyazı dili arasındaki farklar:

- Bir ülkede bir yazı dili varken birden fazla konuşma dili vardır.

- Konuşma dili doğaldır yazı dili yapma bir dildir.

- Yazı dilinde kurallar varken konuşma dilinde yoktur.

- Yazı dilinin kullanım sahası konuşma diline göre daha geniştir.

- Konuşma dili günlük hayatta farklılık gösterirken yazı dili göstermez.

3.Göktürk Yazıtlarının önemi ve özellikleri :

Önemi:

Göktürk Yazıtları (Orhun Abideleri), Göktürklerin ünlü hükümdarı Bilge Kağan devrinden kalma, yazılı, dikilitaşlardır. Kültigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk adına dikilen bu anıtlar konu ve dil bakımından önemli eserlerdir. Abidelerin yazarı Yollug Tigin’dir. Doğu Göktürk tarihi ile ilgili bilgiler içerir. Söylev türündedir. Türk tarihi, Türk toplumunun yaşam biçimi, dünya görüşü ile ilgili bilgiler içerir. Kitabelerin bir yüzü Göktürk alfabesiyle, bir yüzü Çince yazılmıştır. Kitabeleri 1893′te Wilhelm Thomsen çözmüştür.

Özellikleri:

*Türk edebiyatının ilk yazılı örnekleridir.

* Yazıtlarda, dağılan Göktürklerin, Bilge Kağan ve kardeşi Kültigin tarafından bir araya getirilişi ve *Göktürk devletinin yeniden kuruluşu anlatılmaktadır.

* Anıtların yazarı Yuluğ(Yollug) Tigin’ dir.

* Dil, yabancı etkilerden uzak ve yalın bir Türkçedir.

* Yazıtlarda yer yer gerçekçi bir tarih dili, yer yer eleştiri cümleleri, yer yer de güçlü bir söylev dili kullanılmıştır.

* Yazıtlarda, Türk ulusunun benliğini unutmaması ve birlik olması gerektiği, düşmanların tatlı sözlerine ve hediyelerine aldanmayıp uyanık olması gerektiği vurgulanmıştır.

* Yazıtların varlığından ilk kez, 13.yy.da İlhanlı dönemi tarihçisi Cüveyni “Tarih-i Cihan-Güşa” adlı eserinde bahsetmiştir.

* Orhun yazıtlarını, bilim dünyasına ilk kez, İsveçli bir subay olan Strahlanberg tanıtmıştır.

* Anıtlar üzerindeki yazıları ise ilk kez Danimarkalı bilgin Thomsen 1893’te okumuştur.

* Yazıtların tamamının okunması 1922’de tamamlanabilmiştir.

4. Argo: Argo, bir dilin parçası olmakla birlikte, toplumun belli bir çevresi tarafından kullanılan, kendine özgü sözcük, deyim ve deyişlerden oluşan özel bir dildir. Argo küfür değildir fakat küfürlü argo terimler de vardır.

Anadili içinde ayrı bir dil olan argo, anadille birlikte kullanıldığı gibi, belirli gruplara özgü bir dil olabilir: Suç argosu, okul argosu. Argoda kelimelerin anlamı örtüktür. Eski anlamlar yeni anlama kavuşturulur. Uydurmadır. Anadildeki kelimeyi bozma, Yabancı kelimelerle yerliyi birleştirme yaygındır. En çok mizah ve küfürlü söyleyişlerdedir. Eskiden külhanbeyi ağzı denirdi. Ayaktakımı ağzı da denir.

Lehçe: Bir dilin tarihsel, bölgesel, siyasal sebeplerden dolayı ses, yapı ve söz dizimi özellikleriyle ayrılan kolu,

Coğrafi ve kültürel etmenler bu ayrılmada rol oynar. Lehçelerde, ses, şekil ve kelime ayrılıkları çok büyüktür. Bazı dilciler, büyük ayrılıklarda lehçeyi başka bir dil olarak kabul etmeyi de önerirler. Çuvaşça ve Yakutça, Türkçenin lehçeleridir. Yakutlar, Sibirya'nın kuzeyinde otururlar, Şamanist ve Ortodoksturlar. Çuvaşlar ise Volga'nın iki kolunun kesiştiği bölgededirler ve Ortodoks dinindedirler.

Jargon: fikri, mesleki vb. ortaklık gösteren kişilerin kullandığı ortak ağız olarak tanımlanır. Genel olarak bu terim belli bir uğraş veya ilgiyi paylaşan kişilerin kullanıdığı dile karşılık gelir (Gençler, cerrahlar, Vikipedi yazarları, vb.). Bir jargonu oluşturan sözcükler o gruba ait olmayan bir kişi için anlaşılmaz gelebilir, veya yaygın sözcükler olmalarına rağmen tamamen farklı bir anlamda kullanılabilir. Bazı sözlüklerin verdiği tanımlar ise jargon sözcüğüne aşağılayıcı bir anlam yükler: "anlaşılması güç, bozuk dil" ve "argo" gibi.

Ağız: Bir dilin yalnız söyleyiş farklılığı gösteren koludur. Bu fark yazı diline girmez.

Karadeniz ağzı, Konya ağzı gibi . Geliyorum yerine geliyom der, fakat geliyom diye yazmaz.

5. ülkemizde İstanbul ağzı yazı dili olarak esas alınmıştır.

6. Atasözü: Atalarımızdan günümüze kadar ulaşan,belirli bir yargı içeren,söyleyeni belli olmayan düz konuşma içinde kullanılan sözlerdir.

Atasözleri dilden dile kulaktan kulağa aktarılarak anlatılan halk hikayeleriyle, destanlarla okunulan şiirlerimizle kullanılarak ve Türk sözlüğünün divanı”anlamına gelen Kitabü divan-ı lügat-it Türk adlı eser sayesinde gelmiştir.

7. Dil Kültür İlişkisi:

Dr. Hüseyin Yeniçeri / 2012-05-22 08:52:14

Bir toplumun sözlü ve yazılı bütün kültür değerleri dil kabı ve kalıbı ile bir kuşaktan diğerine, bir mekândan başka bir mekâna aktarılır. Türk edebiyatının bütün örnekleri dilimizin taşıyıcılığı ile bugüne ulaşmıştır. Türk tarihinin bütün dönemlerini dilimizle öğreniyoruz. Dinimiz, töremiz, sanatımızla ilgili bilgilerimiz varlığını dile borçlu.



Bir toplumda yaşayan insanlar, evreni olduğu gibi değil, dillerinin kendilerine sunduğu biçimde algılamaktadırlar. Humboldt bunu şöyle dile getiriyor: "İnsanlar bu dünyada ana dillerinin kendilerine sunduğu biçimde dünyayı görürler." F. Bacon, L. Whore, E. Sapir gibi düşünürler de her toplumun gerçeği ayrı biçimde yansıttığı konusunda görüş birliği içindedirler. Bu durum dillerin birbirinden farklılığının nedenini de açıklamaktadır.



Çünkü bir toplumda dil anlayışı, o toplumun yaşama düzeninin bir ürünü olarak ortaya çıkıyor. Dil insanların hayat karşısındaki davranış özelliğine göre biçimleniyor. Söz gelişi Türklerde erkek-dişi ayrımı gözetilmemesi aynen Türkçeye yansımıştır. Yine Türklerin sözünde durma özelliği dilde sözcük köklerinin kullanım sırasında değişmemesi sonucunu doğurmuştur. Bu da dili kültürün yansıtıcı bir parçası yapmaktadır.



Bir toplumun kültür değerleri dilde kendini gösterir. Toplumlar ne yiyor, ne içiyor, ne kullanıyor, neye değer veriyor sorularının karşılığını dile bakarak verebiliriz. Türklerin "at"a, Arapların "deve"ye önem verdikleri bu dillerdeki sözcüklere bakılarak anlaşılır. Eskimolarda "kar"la ilgili, Peru ve Bolivya'da yaşayan Aymara adlı Kızılderili kabilesinde "patates"le ilgili yüzlerce sözcük bulunması toplum yaşayışı ile dil arasındaki ilişkiyi çok açık biçimde ortaya koyar.



Dil bir milletin düşünce tarzını da yansıtır. Bir toplumun diline bakarak zihninin nasıl çalıştığı anlaşılabilir. Söz gelişi Türkçeye bakılarak Türklerin evrene nasıl gerçekçi bir gözle baktıkları çıkarılabilir. Türkçe parçaların birleşmesi düzenine dayalı bir dildir. Eklemeli de dediğimiz bu sistemde köklerin sonuna ekler takılarak konuşma gerçekleşir. Evrene bakıldığında bütün doğal ve yapma nesnelerin parçaların birleşiminden oluştuğunu görürüz. Türkçede sözcük sıralanışında önemli öğenin sonra söylenmesi de dünyayı seslendirirken evrenin gerçeklerine bağlılığın sonucudur. Çünkü evrende önemli olan öğe hep geri plandadır. Doğal olaylardan bir örnek verelim: Yağmur yağmadan önce birçok aşama gerçekleşir, ama bunlar asıl önemli olan yağmurdan önce olur.



Dile bakılarak bir milletin dünya görüşünün, inançlarının, töresinin, tarihinin, sanatının, kişiliğinin izlerine, yansımalarına ulaşabiliriz. Sözcük dağarcığı dışında deyimler, atasözleri, tekerlemeler, ninniler, türküler, masallar bu bakımdan yüzlerce ipucu ile doludur. Fransızca sözlüklere bakıldığında hemen her sayfada "kilise" ile ilgili bir sözcüğe rastlanması bunun kanıtıdır. Türkçede aile ilgili sözcüklerin çokluğu aile bağlarının güçlülüğünün bir kanıtıdır.



Dil, milletlerin tarih boyunca ilişki kurdukları başka milletlerin kimliğinin de ipuçlarını taşır. Türkçe, Türklerin Sırplarla, Ermenilerle ilişki içinde olduklarını ortaya koymaktadır. Sırpçada sekiz binden, Ermenicede dört binden fazla Türkçe sözcük bulunması bunun kanıtıdır. Türkçede Arapça sözcüklerin çokluğu Araplarla ilişkilerimizin kanıtıdır.



Dil kültürün en önemli öğesidir. Bir yandan kültürün bütün öğelerini dünden bugüne taşırken, bir yandan da kültürü yaşatan insanların birbirinin kardeşleri, yakınları olduğu bilincini bilinçaltına yerleştirir. Aynı dili konuşan insanlarda ortak duygu ve düşünce oluşmaktadır. Böylece dil ulusal birlik ve beraberliğin de perçinleyicisi, sağlayıcısı olmaktadır. Atatürk bu durumu şöyle belirtir: "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türk halkı, Türk milletidir. Türk milleti demek, Türk dili demektir. Türk dili Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti, geçirdiği nihayetsiz felâketler içinde ahlakının, ananenelerinin, hatıralarının, kısacası bugün kendi milliyetini yapan her şeyinin dili sayesinde muhafaza olunduğunu görüyor. Türk dili Türk milletinin kalbidir, zihnidir."



Dil-kültür ilişkisini incelerken belirtilmesi gereken bir nokta da dilin, kültürün yaratıcısı olmasıdır. Sözlü ve yazılı bütün edebî ürünler, bilim ve sanat eserleri dille oluşturulmaktadır. Annelerimizin kundakta bizi uyutmak için söyledikleri ninnilerden, "Bir varmış, bir yokmuş." diye başlayan masallara kadar her sözlü ürün, Köktürk yazıtlarından İstiklal Marşı'na kadar her yazılı ürün dille söylenmiş, yazılmıştır.



Dil-kültür ilişkilerinin bir yönü de kültür ve uygarlık değişmelerinin dile yansımasıdır. Köktürkçe ile Uygurca arasında sözcük dağarcığı farkı, Uygurların Buda ve Mani dinlerine girerek din değiştirmeleri ile ilgilidir. Aynı durum Uygurca ile Karahanlı Türkçesi arasındaki ayrımda da gözlenmektedir. Karahanlılar da İslam dünyasının sözcüklerini eserlerine almışlardır. Günümüzde de Batı uygarlığına özgü sözcüklerin dilimize girmesi hep aynı yansımanın bir sonucudur.



Dille kültür arasında bu kadar sıkı ilişki varken, bu toprakları bizim yapan kültür her bakımdan varlığını dile borçluyken, kültürü oluşturan, yayan, işleyen, taşıyan düzen dille kurulurken Türkçeden başka bir dille eğitim ve öğretime yeşil ışık yakmaya yönelik her türlü söz, davranış, girişim ulusal birliğin çimentosu olan dili sulandırmak anlamına gelir. Bunun hem tarihimize, hem atalarımızın mirasına sahip çıkmamak olduğu açıktır. Böyle bir girişim sonu belli bunalımlara düşmek, tatlı aşımızı ağılı aşa döndürmek sonucunu doğuracaktır. Üstelik kendi elimizle… Açılım derken ayaklarımızın altından vatan topraklarının kayıp gitmesi söz konusu olursa, bu çorbada tuzu bulunanları; hem tarih, hem halk, hem gelecek kuşaklar affetmeyecektir.



DİL KÜLTÜR İLİŞKİSİ

Dil: Duygu, düşünce ve isteklerin, bir toplumda ses ve anlam yönünden ortak olan ögeler ve kurallardan yararlanılarak, başkalarına aktarılmasını sağlayan, çok yönlü, çok gelişmiş bir araçtır.

Kültür:Bir milletin veya bir topluluğun tarihi süreç içinde meydana getirdiği maddi ve manevi ortak değerlere denir.

Dil, milli kültürün ilgi alanına giren varlık dünyasını yansıtır, o milletin yapıp ettiklerinin, duyup düşündüklerinin, görüp bildiklerinin ve tüm tasavvurlarının aynasıdır.

Bu çalışmada dil ile kültür arasındaki ilişki çıkarılmaya çalışılacaktır.

Dil, toplumsal yaşamın bir ürünüdür.İnsanın toplumsal etkinliği dil olmaksızın düşünülemez.Dil, şu yada bu biçimde, en eski insan toplumlarında, en eski zamanlardan beri varolmuş olsa gerektir.

Dilin doğuşu, bireyin davranış ve deneyiminde hem entelektüel hem duygusal bakımından değişimi temsil eder. Dile sahip olmak, Piaget’ten alıntılarsak “geçmiş eylemlerini anlatı biçiminde yeniden inşa etme ve gelecekteki eylemlerini sözlü sunumlar aracılığıyla önceden gösterme yeteneğini” yaratır. Dil sayesinde geçmiş ve gelecek bizim için gerçek haline gelir. Geçmişin geleceğe yansıması ise yazı dili ile olur. Yazı dili aynın zamanda kültür dilidir. Ancak belli bir kültür seviyesine ulaşabilmiş, medeniyet kurabilmiş ve ortak bir edebiyat geleneği oluşturabilmiş milletlerin yazı dili bulunmaktadır. Bu nedenle de yazı dilinin geliştirilmesi kültür ile uğraşan aydınların yardımı ile gerçekleşmektedir. Her dil, evrenin bir başka yorumunu dile getirmektedir.

Dilin zenginliği yada yoksulluğu o kültürün zenginliği yada yoksulluğudur.Dilin sınırlarını, o toplumun kültürü belirler. İlgi alanı artan, idrakı açılan, dünyası ve çerçevesi genişleyen bir kültürün dili de o ölçüde zenginleşir. İlim, felsefe, sanat, teknik,fizik, metafizik velhasıl hayatın her alanında problem alanları genişledikçe, bu problemlere çözümler üretme çabası içerisinde dil zenginleşir.Ancak hayatın her alanını,kendi diliyle yaşamak şarttır.Kültürün problemi,dilin problemidir.Kültürün temel sorunları gelişme sürecinin yönü ve içeriği açılarından ortaya çıkar.Aynı sorunlar dilde de yaşanır.18.yüzyılın en önemli düşünürlerinden Herder,Wilhelm von Humbolt,Whorf dil,toplum ve kültür ilişkisi üzerinde durmuşlar,bu düşünürlerden Humboldt dilin,kültürün bir yansıması olduğunu söylemiştir.Ona göre;toplumun dolayısıyla kültürün geçirdiği tüm evrelerden dil de geçmiştir.Bunun sonucu olarak insan topluluklarının yaşamış oldukları olaylar,edinmiş oldukları birikimler en doğru şekilde dil üzerinde durularak öğrenilebilir.

Her dilin kendine özgü atasözleri,deyimleri,vecizeleri,nüktelerinin olması ve bunların başka dillere aktarılmasındaki zorluklar,her dilin ayrı bir inanç yapısının,bakış açılarının ayrı bir imkanlar ve yönelişler dünyasının esri ve aynası olduğunu göstermektedir. Yine her dilin, öfkesinin, sevincini korkusunu, acısını, sevgisini, kederini, saygınsı ifadesinde belli bir sıcaklık ve samimiyet, bazılarında ise tarafsızlık yada soğukluk vardır. Kısacası toplumun kültürüne ise dili de odur. Kültür hangi alanlara yönelmiş ise, dilde o yönde zenginleşmiştir.

Toplumun başlarından geçen hadiseler elde ettikleri birikimler en doğru şekilde dil üzerinde durularak öğrenilebilir. Türk kültüründe meydana gelen değişim ve gelişim buna güzel bir örnek teşkil etmektedir.

Kültür ile dil ,ilişkisi içerisinde önemli bir noktada toplumun yaşayış biçimlerinde bakıldığında, özellikle Orta Asya Bölgesinde yaşarken atın önemli bir yerinin olduğu görülmektedir. Bu durumun sonucu olarak Türkçe’ye bakıldığında atla ilgili deyim ve atasözlerinin geniş bir yere sahip olduğu görülecektir. Aynı şekilde Arap dilinde bizdeki at gibi çok kullanılan bir binek hayvanı olan deve ile ilgili deyim ve atasözlerinin geniş bir yere sahip olduğu görülecektir.

Bir tek sözcüğün bile bir kültür varlığı olan dil en ufak birliği olarak toplumun inançları, gelenek ve göreneklerini, bireylerin kendi aralarındaki davranış ve ilişkileri, maddi ve manevi kültürü üzerinde fikir vermektedir.

“Dil öğretimi, kültür öğretimidir.” İlkesini, modern dil ve eğitim anlayışı tartışmasız kabul etmektedir. Türkçe öğretimini ilk modern temsilcisi, kurucusu sayılan Kaşgarlı Mahmud yy. lar öncesinden bu ilkenin önemini kavramış ve Araplara Türkçe öğretmek maksatıyla yazdığı eserinde uygulamıştır. “Ben onların en uz dillisi, en açık anlatımlı, akılca en incesi, soyca en köklüsü, en iyi kargı kullananı olduğu halde onların şarlarını, çöllerini baştan başa dolaştım. Türk, Türkmen, Oğuz, Çiğil ,Yağma, Kırgız boylarının dillerini, kafiyelerini belleyerek faydalandım ; öyle ki , bende onlardan her boyun dilin en iyi yolda yerleşmiştir “ diyerek, dili çok iyi bilmekle beraber kültürü de çok iyi bildiğimi ifade etmiştir. Sözlüğünde kelimelerin anlamını açıklarken, kelimenin Ömer Demircan gibi anadil öğretiminde kültür öğesini uygulamıştır. “ Her kültür, anlatımı ayrı bir dilde bulur ; dil, kültürü hem kurar hem geliştirir. İnsanın Anadilini öğrenmesi, kültür edinmesinden başka bir şey değildir. Hiçbir kültür gücü, önemce insanın anadilini öğrenmesiyle, anadilde gelişip serpilmesiyle, anadilde gelişmesiyle aynı düzeye konamaz. Çağımız insanı çok kültürlüdür.” Diyerek dil ile kültürün ayrılmaz olduğunu vurgulamıştır.

Sonuç olarak dil, kültürün aynası olarak karşımıza çıkmaktadır. Kültürü hayata geçiren gelenek, görenek, folklör gibi değerlerin başında dil gelmektedir. Bir nevi dil kültürü tanımlar ve tamamlar.

sayfa 29.



1.Metne Göre insan için önemli olan nedir?

Metne göre insan için önemli olan dilin kendisi değil, dil ile anlatılan şeydir.



2. Yazar metinde dili ne olarak görmektedir?

Yazar metinde dili bir vasıta olarak görmektedir.



3. Yazara göre dil olmasaydı ne olurdu?

Yazara göre dil olmasaydı tarih, kültür, edebiyat ve medeniyet de olmazdı.



4. 28. sayfada gördüklerinizi sınıfınızda yorumlayınız:

Resme göre eskiden insanlar duygu ve düşüncelerini resimlerle ve taşlara kazıdıkları yazılarla ifade ediyorlardı.



ETKİNLİK 1.

?????İnsanlar aynı dili konuşmasaydı toplum olarak bir arada yaşamaları niçin zorlaşırdı?

Çünkü toplum olmanın şartlarından biri de ortak bir dilin olasıdır: dil insanlar rasında anlaşmayı sağlayan en önemli unusurdur. eğer fertler birbirleriyle anlaşamazlar, düşüncelerini, isteklerini, arzularını dil vasıtasıyla birbirlerine aktaramazlarsa toplumda birlik ve beraberlik olmaz. Aynı duygu ve dğşünce etrafında birleşemezler. daha doğrusu bir millet oplma öxelliği kazanamazlar.

???? Tarihi, edebiyatı ve kültürü olan tek canlı insandır. Bunun sebebi ne olabilir?

İnsan yaratılış bakımından diğer varlıklardan üstün kılınmıştır. Onu diğer varlıklardan üstün kılan en önemli özelliği ise düşünebilmesi ve mükenmmel bir anlaşma sistemine yani dile sahip olmasıdır.

??????Dilin atasözlerinin oluşmasındaki rolu nedir?

Dil duygu vedüşüncelerin aktarılmasında en önemli araçtır. dil vasıtasıyla oluşturulmuş değerler nesilden nesile aktarıulır. atasözleri de kültürümüzün bir parçasıdır. Atasözlerinin nesilden nesile aktarımında dil bir araç vazifesi görmüştür.

30. sayfa

Dil ve Kültür İlişkisi

Dil, duygu ve düşüncenin adeta kabıdır. Bir milletin bütün duygu ve düşünce hazinesi, dil kabına veya kalıbına dökülür ve bu dil kabı ile yerden yere, nesilden nesile aktarılır. Yazı, dilin sesini kaybeden bir vasıta olarak dilin bir parçasıdır. Fakat kültür, söz ile de bir millet arasına yayılır.



Dil, kültürün temeli olduğuna göre, bir milletin dil ile ifade ettiği sözlü, yazılı her şey kültür kavramına girer. Sabahtan akşama kadar evde, sokakta, çarşıda, iş yerinde konuşan halk, farkında olmadan dil tarlasını eker biçer. Dilin duygu ve düşünce ile dolmasının sebebi, günlük hayata çok yakın olmasıdır.



Aslında dili yaratan hayat, daha doğrusu sosyal hayattır. Anne çocuğuna bir oyuncak verir. "Bak sana otomobil getirdim." der. Böylece çocuk, oyuncak otomobil ile beraber "otomobil" kelimesini öğrenir. Fakat dil her zaman böyle bir eşya gösterilerek öğrenilmez. Bebek etrafında manasını anlamadığı birtakım sesler duyar. Zamanla onların bir şeye tekabül ettiğini öğrenir.



Dil deyince, konuşulan ve yazılan bütün kelime ve cümleleri anlamak lazımdır. Halk günlük hayatında kelimeleri menşelerine göre ayırmaz. Onu ilgilendiren, kelimelerin manası, işe yaramasıdır. Bir bakkal dükkanında on dakika oturup halkı dinleyerek hangi kelimeleri kullandığını tespit edebilirsiniz.



Dilin kültürle güçlü bir ilişkisi vardır. Bir toplumun maddi ve manevi alanda ortaya koyduğu eserlerin tümüne kültür denir. Kültürel varlıklar dil sayesinde aktarılır. Bir ülke sınırları içerisinde dil farklı biçimlerde kullanılabilir. Bu farklılık konuşma dili ile yazı dilinde görülür. Konuşma dili de lehçe, şive ve ağız gibi bölümlere ayrılır.



2. ETKİNLİK:

Götürk yazıtlarının önemi ve özellikleri:

Göktürk Yazıtlarının önemi ve özellikleri :

Önemi:

Göktürk Yazıtları (Orhun Abideleri), Göktürklerin ünlü hükümdarı Bilge Kağan devrinden kalma, yazılı, dikilitaşlardır. Kültigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk adına dikilen bu anıtlar konu ve dil bakımından önemli eserlerdir. Abidelerin yazarı Yollug Tigin’dir. Doğu Göktürk tarihi ile ilgili bilgiler içerir. Söylev türündedir. Türk tarihi, Türk toplumunun yaşam biçimi, dünya görüşü ile ilgili bilgiler içerir. Kitabelerin bir yüzü Göktürk alfabesiyle, bir yüzü Çince yazılmıştır. Kitabeleri 1893′te Wilhelm Thomsen çözmüştür.

Özellikleri:

*Türk edebiyatının ilk yazılı örnekleridir.

* Yazıtlarda, dağılan Göktürklerin, Bilge Kağan ve kardeşi Kültigin tarafından bir araya getirilişi ve *Göktürk devletinin yeniden kuruluşu anlatılmaktadır.

* Anıtların yazarı Yuluğ(Yollug) Tigin’ dir.

* Dil, yabancı etkilerden uzak ve yalın bir Türkçedir.

* Yazıtlarda yer yer gerçekçi bir tarih dili, yer yer eleştiri cümleleri, yer yer de güçlü bir söylev dili kullanılmıştır.

* Yazıtlarda, Türk ulusunun benliğini unutmaması ve birlik olması gerektiği, düşmanların tatlı sözlerine ve hediyelerine aldanmayıp uyanık olması gerektiği vurgulanmıştır.

* Yazıtların varlığından ilk kez, 13.yy.da İlhanlı dönemi tarihçisi Cüveyni “Tarih-i Cihan-Güşa” adlı eserinde bahsetmiştir.

* Orhun yazıtlarını, bilim dünyasına ilk kez, İsveçli bir subay olan Strahlanberg tanıtmıştır.

* Anıtlar üzerindeki yazıları ise ilk kez Danimarkalı bilgin Thomsen 1893’te okumuştur.

* Yazıtların tamamının okunması 1922’de tamamlanabilmiştir.


4. etkinlik:

>>>>> kar, yağ-, başla-, yıllar,şair,sen sözcükleri ortaktır.

>>>>> Siyasi ve coğrafi ayrım dilin değişmesinde önemli etkenlerden biridir. Coğrafi lan genişleyiy farklı nesne ve kavramlarla karşıalşoıldıkça bnalar yeni adelar verilmiştir. fakat geniş bir coğrafyay yayılma neticesi verilen bu isimler birbiriyle aynı olmamıştır. bu farklılıklar zmanla daha da artmış ve lehçelr ortaya çıkmıştır.

5. ETKİNLİK:

>>>>> Lehçe ve ağız arasındaki farklar:

ŞİVE

Bir dilin kültür düzeylerine göre gösterdiği değişiklik. Genellikle lehçe, şive, ağız terimleri birbirine karıştırılmaktadır. Şiveler arasındaki değişiklikler temelde ses özellikleridir. Buna göre bilinen şiveler, belirli koşullarda ve dilin herhangi bir döneminde ana dilden ayrılarak, dilin geneldeki gelişimiyle birlikte bir de kendi içlerinde özel bir gelişim çizgisi izlemişlerdir. Bunların başlıca ayrımlarını oluşturan ses, ek ve sözcük özellikleri o dönemin dil malzemeleri ile açıklanabilir.

AĞIZ

Bir ülkede geçerli olan genel bir şive içinde, o ülkenin çeşitli bölge ve kentlerindeki konuşma dilinde görülen söyleyiş farkları. Günlük kullanımda şive ile ağız birbirine karıştırılmaktadır. Oysa ağız, tanımda da görüldüğü gibi, şive içinde ele alınmaktadır. Somut bir örnek vermek gerekirse, Türkiye Türkçesi bir şivenin, Konya ağzı ise, bu Türkçe içinde, bir bölgede görülen söyleyiş farklarının adıdır. Söyleyiş farkları da salt bölgeler ya da kentler arasında görülmez. Köyler arasında bile bu tür ayrılıklara rastlanabilir. Söz konusu olan, biçimsel bir başkalık değil, bir ses değişimidir. Söz gelimi, Karadeniz ağzında (g) sesinin (c) gibi çıkarıldığı görülür: "Celdum, cittum". Aynı ağızda, ekteki düz seslinin (ı), yuvarlak sesli (u) olması da bir ağız özelliğidir.

LEHÇE

Bir dilin, tarihî gelişim sürecinde, bilinen dönemlerden önce o dilden ayrılmış ve farklı biçimde gelişmiş kolları. Genellikle lehçe, şive, ağız terimleri birbirine karıştırılmaktadır. Lehçelerdeki değişik özellikler, ayrılış dönemleri bilinemediği için açıklanamamaktadır

Kısacası lehçede hem ses,hem şekil hem de sözcük farklılıkları vardır. Bu yazıya yansır. fakat ağızda ise sadecekonuşmada ses farklılıkları olur.,

SAYFA 31

6. ETKİNLİK:



Konuşma dili ile yazı dili arasındaki farklar:

- Bir ülkede bir yazı dili varken birden fazla konuşma dili vardır.



- Konuşma dili doğaldır yazı dili yapma bir dildir.



- Yazı dilinde kurallar varken konuşma dilinde yoktur.



- Yazı dilinin kullanım sahası konuşma diline göre daha geniştir.

- Konuşma dili günlük hayatta farklılık gösterirken yazı dili göstermez

sayfa33

ölçme değerlendirme

1. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun ifadelerle doldurunuz.

* ağız

* şive

2. Aşağıdaki cümlelerin başına yargıalr doğru ise D yanlış ise Y yazınız.

D

Y

D

Y

3. D. Yine ayaklarını ıslatmışsın

4.e . farklı kültürlerin dilimizi bozmasından

5. A. kişisel değerlendirmelerini yansıtmamak.

SAYFA 34



ÜNİTE SONU ÖLÇME DEĞERLENDİRME SORULARI

1. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun ifadelerle doldurunuz.

* ileti(mesaj)

* konuşma dili

* şive

* ağız

2. Aşağıdaki cümlelerin başına yargıalr doğru ise D yanlış ise Y yazınız.

* Y

* D

* D

* Y

3. C

4. D

5.B

6.E

7.E

8.B

9. D

10.B

EKOYAY SAYFA 35

2. Ünite Dillerin sınıflandırılması ve Türkçenin dünya dilleri Arasındaki Yeri

HAZIRLIK

1. Atatürk'ün Türk dili hakkıındaki görüşleri:

* “Türk milletinin dili Türkçedir. Türk dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay olabilecek bir dildir… Türk dili Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği sayısız tehlikeli felaketler içinde ahlakının, geleneklerinin, hatıralarının, çıkarlarının kısaca bugün kendi milletini yapan her şeyin dili sayesinde korunduğunu görüyor. Türk dili Türk milletinin kalbidir, zihnidir.”

* “Türk dili zengin, geniş bir dildir. Her kavramı ifade kabiliyeti vardır. Yalnız onun bütün varlıklarını aramak, bulmak, toplamak, onlar üzerinde çalışmak lazımdır.”

* “Milliyetin çok belirgin niteliklerinden biri de dildir. Türk milletindenim diyen insan, her şeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk kültürüne, topluluğuna bağlılığını iddia ederse buna inanmak doğru olmaz.”

* “Milli duygu ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması milli duygunun gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir, yeter ki bu dil bilinçle işlensin. Ülkesini yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.”

2. Hangi Ülkelerde Hangi Diller Konuşuluyor?

Afrikanca

Güney Afrika

Namibia

Zambia



Almanca

Almanya

Avusturya

Belçika

Danimarka

İsviçre

Liechtenstein

Lüksemburg



Arnavutça

Arnavutluk



Arapça

Bahreyn

Batı Sahra

Birleşik Arap Emirlikleri

Cezayir

Çad

Fas

Filistin

Irak

İsrail

Katar

Komor Adaları

Kuveyt

Libya

Lübnan

Mısır

Moritanya

Somali

Sudan

Suriye

Suudi Arabistan

Tunus

Umman

Ürdün

Yemen

Eritre

Tanzanya



Azerice

Azerbaycan

Ermenistan

İran



Bengalce

Bangladeş



Bulgarca

Bulgaristan



Burmaca

Burma



Belarusça

Belarus



Çince

Çin

Tayvan



Çeçence

Çeçenistan

Gürcistan



Çekce

Çek Cumhuriyeti



Danimarkaca

Danimarka

Grönland



Dari

Afganistan



Endonezyaca

Endonezya



Ermenice

Ermenistan

İran

Lübnan

Suriye



Estonyaca

Estonya



Faroece

Faroe Adaları



Farsça

İran

Irak

Katar

Tacikistan



Felamenkçe

Aruba

Belçika

Hollanda

Hollanda Antilleri

Surinam



Filipince

Filipinler



Fince

Finlandiya

İsveç

Rusya



Fransızca

Andorra

Benin

Burkina

Çad

Dibuti

Fransa

Fransız Guyanası

Fransız Polinezyası

Gabon

Gine

Haiti

İsviçre

İtalya

Kanada

Kongo

Lüksemburg

Madagaskar

Mali

Martinik

Monako

Nijer

Orta Afrika Cumhuriyeti

Ruanda

Senegal

Togo

Wallis ve Futuna

Yeni Kaleydonya

Zaire

Belçika

Cezayir

Lübnan

Tunus



Gürcüce

Gürcistan

Hintçe

Hindistan



İbranice

İsrail



İngilizce

Amerika Birleşik Devletleri

Anguilla

Antigua ve Barbados

Avustralya

Bahamalar

Belize

Bermuda

Birleşik Krallık

Botswana

Dominikya

Eritre

Etyopya

Falkland Adaları

Fiji

Filipinler

Gambia

Gana

Gibraltar

Granada

Guam

Guernsey

Guyana

Güney Afrika

Hindistan

İngiliz Virgin Adaları

İrlanda

İsrail

Jamaika

Jersey

Kamerun

Kanada

Kenya

Kiribati

Kokolar

Kook Adaları

3. DİLLERİN SINIFLANDIRILMASI



* Bugün yeryüzünde kaç dil konuşulduğu kesin olarak belli değildir. Bununla birlikte yeryüzünde konuşulan dil sayısının ortalama 3000-3500 arasında olduğu tahmin edilmektedir.



* Yeryüzündeki diller, ses sistemi, biçim yapısı ve söz dizimi bakımından bazı yakınlıklar ve benzerlikler gösterir. Diller arasındaki bu yakınlık ve benzerliğe dil aileleri (dil akrabalığı) adı verilir.



Yeryüzündeki diller yapı ve köken olmak üzere iki bakımdan incelenir:



A. Yapı Bakımından Dünya Dilleri



1. Tek heceli diller:



* Bu dillerdeki sözcüklerde çekim eki yoktur.

* Sözcükler ek almadan değişime uğramadan kalmaktadır. * Cümle içerisinde sözcükler, bulundukları yere ve başka sözcüklerle yan yana gelme durumuna göre anlam kazanır.

* Yeryüzünde Çince ile Vietnam dili ve bazı Himalaya ve Afrika dilleri ve Avrupa’da Bask dili bu gruba girer.



2. Eklemeli (Bitişken) Diller:



* Bu dillerde bir veya daha çok heceli köklere yapım ve çekim ekleri eklenir.

* Köke getirilen yapım ekleri ile yeni sözcükler, yeni kavramlar türetilir.

* Bu dile en güzel örnek Türkçedir. Ayrıca Altay dilleri, (Moğolca, Mançu-Tunguz) küçük ayrımlarla Japonca; Ural dilleri (Fince, Macarca, Samoyetçe) ile bazı Asya ve Afrika dilleri bu gruba girer.



3. Çekimli (Bükümlü) Diller:



* Büküm, sözcüğün çekimi sırasında kökün özellikle kökteki ünlünün değişmesidir.

* Çekim sırasında görülen değişikliklerle yeni sözcükler ve kavramlar ortaya çıkar.

* Hint- Avrupa dilleri (Almanca, Farsça, Fransızca, Hintçe) ile Arapça çekimli dil grubuna girer.



B. Köken Bakımından Dünya Dilleri



1. Hint - Avrupa Dilleri Ailesi

a. Asya Kolu: Hintçe, Farsça, Ermenice

b. Avrupa kolu:

* Germen (Cermen) Dilleri: Almanca, İngilizce, Felemekçe (Hollanda’da ve Belçika’nın bir kısmında kullanılan dil).

* Romen Dilleri: Latince, Fransızca, İspanyolca, Portekizce, İtalyanca

* İslav Dilleri: Rusça, Sırpça, Lehçe (Lehistan bölgesinde kullanılan dil).

2. Hami-Sami Dilleri Ailesi: Akatça, Arapça, İbranice



3. Bantu Dilleri Ailesi: Orta ve Güney Afrika’da yaşayan Bantuların dilleri bu gruba girer.



4. Çin Dilleri Ailesi: Çince ve Tibetçe bu ailedendir.



5. Ural- Altay Dilleri Ailesi:

a. Ural Kolu: Fince, Macarca, Estonca

b. Altay Kolu: Türkçe, Moğolca, Mançuca



“ Türkçe dünya dilleri arasında yapı bakımından sondan eklemeli dil grubuna girer. Köken bakımından ise Ural-Altay dil ailesinin Altay koluna bağlıdır. “



Türk Dilinin TarihiGelişimi ve Türkiye Türkçesi



Türk dilinin kökeni çok eski çağlara dayanmaktadır. Bu konuda bilim adamlarınca farklı görüşler ileri sürülmektedir. Bugüne dek Türk dili gelişme aşamalarına göre şöyle sınıflandırılır:







1. Altay Çağı:Altay çağında Türkçe henüz bir dil niteliği kazanmamıştır. Türkçe- Moğolca dil birliğinin görüldüğü dönemdir.



2. En Eski Türkçe Çağı:Bu çağla ilgili kesin bilgiler yoktur.



3. İlk Türkçe Çağı: MÖ 5. yy - MS 5-6. yy arasını kapsar. Hun İmparatorluğu’nun hakim olduğu dönemdir. Bu dönemde Hun İmparatoru Mete Han’ın anlatıldığı Oğuz Kağan Destanı oluşmuştur.



4. Eski Türkçe Çağı: Bu çağ 5. yy - 10. yy arası dönemi kapsar. Türkçenin bilinen en eski örnekleri bu dönemden (8. yy) kalmıştır. Eski Türkçe Çağı, Türk adının kullanıldığı ve ilk Türkçe belgelerin ortaya konulduğu çağdır. Türk adı ilk kez (550-745) yılları arası devlet kuran Göktürklerde kullanılmıştır.





Eski Türkçe Çağı, Göktürkçe ve Uygurca olmak üzere iki döneme ayrılır. Göktürkçe, Çin’in kuzeyinde bugünkü Moğolistan’da büyük bir göçebe devleti kuran Göktürklerin dilidir. Bu dönemde Tonyukuk Anıtı, Kültigin Anıtı ve Bilge Kağan Anıtı yazılmıştır.



Uygurca ise yerleşik hayata geçerek tarımla uğraşan Uygurların dilidir. Bu dönemde Altun Yaruk (Altın Işık) adlı metin ile Budizm ve Maniheizm’e ait bazı dinî metinler yazılmıştır.



Eski Türkçe Çağından örnekler:



Kültigin Yazıtı



Üze kök tengri, asra yağız yer kılundukda, ekin ara kişi oğlı kılınmış. Kişi oğlınta üze eçüm apam Bumin Kağan, İstemi Kağan olurmuş. Olurupan Türk bodunıng ilin törüsin tuta birmiş, iti birmiş.







5. Orta Türkçe Çağı:10. ve 16. yüzyıllar arası kullanılan Türkçe dönemidir. Türkler İslâmiyet’i bu dönemde kabul etmişlerdir. Bu dönemde eski Türkçe özellikleri korunmakla birlikte din yoluyla Arapçadan, Farsçadan yeni yeni sözcükler dilimize girmeye başlamıştır.





Bu dönem üç ayrı sahada gelişme göstermiştir.



1. Doğu Türkçesi(Çağatayca)



2. Batı Türkçesi(Anadolu Türkçesi, Azeri Türkçesi, Türkmence)



3. Kuzey DoğuTürkçesi (Kırgızca ve Kazakça)



6. Yeni Türkçe:16.- 20. yüzyıllar arası dönemi kapsar. Osmanlıca, Azeri Türkçesi, Çağatayca, Özbekçe vb. dillerden oluşur.



7. Modern Türkçe:20. yüzyıl ve günümüz Türkçesini kapsar.



Anadolu’da Türkçenin gelişmesi ise şöyle olmuştur:



11-12 ve 13. yüzyıllarda Anadolu’da Anadolu Selçukluları devleti yönetime hâkimdi. Bu dönemde devletin resmî dili Farsça idi. Edebiyat ve sanat dili olarak Farsça, bilim dili olarak da medreselerde Arapça öğretiliyordu. Türkçe “avam dili” sayılmakta, bu nedenle de hor görülmekteydi. Aydınlar dahi eserlerini Arapça –Farsça ya da bu dillerin karışımıyla yazıyorlardı. Bu durumdan Kırşehirli Âşık Paşa şöyle yakınmaktaydı:



“Türk diline kimsene bakmaz idi



Türklere hergiz gönül akmaz idi



Türk dahi bilmez idi ol dilleri



İnce yolı ol ulu menzilleri”



Bu koşullar altındaki Türk dilini kurtarmak için Karamanoğlu Mehmet Bey 15 Mayıs 1277 yılında şu tarihi fermanı yayımladı:



“Bugünden sonra divanda, dergâhta, mecliste, meydanda Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır.”





Bu ferman Türkçenin gelişmesinde, ulusal bilincin yerleşmesinde önemli olmuştur. Türkçenin gelişimine 12 ve 13. yüzyıllarda Şeyyad Hamza, Ahmet Fakih, Yunus Emre, Hacı Bektaşi Veli, Hoca Dehhani, Dede Korkut vb. pek çok yazar ve düşünür katkı sağlamıştır.



* Türkçenin dünya dilleri arasındaki yeri:

Türkçe dünya dilleri arasında yapı bakımından sondan eklemeli dil grubuna girer. Köken bakımından ise Ural-Altay dil ailesinin Altay koluna bağlıdır.





Ural - Altay dillerinin özellikleri şöyle sıralanabilir:



1. Ünlü uyumu vardır.

2 Sondan eklemeli bir yapısı vardır.



3. Sözcüklerde dilbilgisi bakımından erkek ve dişi tür ayrımı yoktur.



4. Bazı ekler çekim eki olmalarına rağmen yapım eki olarak da kullanılır.



5. Ses, yapı ve söz dizisi bakımından benzerlikler bulunur.



6. Türkçede ve Macarcada durum ekleri, çoğul ve iyelik eklerinden sonra gelir.



* Dünya dilleri hangi esaslara göre sınıflandırılmıştır?

* Yeryüzündeki diller, ses sistemi, biçim yapısı ve söz dizimi bakımından bazı yakınlıklar ve benzerlikler gösterir. Diller arasındaki bu yakınlık ve benzerliğe dil aileleri (dil akrabalığı) adı verilir

* Türkçeye akraba diller hangileridir?

a. Ural Kolu:Fince, Macarca, Estonca

b. Altay Kolu:Türkçe, Moğolca, Mançuca

* Dillerin sınıflandırılma ihtiyacı neden doğmuştur?

Dillerin sınıflandırılma ihtiyacı ses sistemi, söz dizimi, yapı, canlı veya ölü olma gibi çeşitli yönlerden inceleme araştırma açıssından daha sağlıklı bilgiler elde etmek amacıyla yapılmıştır.

sayfa 36

◆Konuşulan dil ile o dili konuşanların yaşalan tısı, kültürü ve duygu dünyası arasındaki bağı “Ana Di li” şiirinden de yararlanarak açıklayınız.

Aynı dili konuşan insan duygu, düşünce ve hayallaerini , arzu ve isteklerini birbirine daha kolay iletir ve tam olarak akrşıdakine aktarabilirler. kültürün nesilden ensile aktarılamsında dil aarcılık eder.



◆İnsanlar, gönüllerinden geçeni nasıl ifade ederler? Açıklayınız.

İnsanlar gönüllerinden geçenleri dil ile ifede ederler. dugular soyut ifadelerdir. bunlar dil vasıyasıyla somutlaştırılarak daah kolay anlaşılması sağlanır.

◆İnsanlar, ana dillerini, hangi yolla ve kimlerden öğrenirler?

İnsanlar ana dillerini anne baba ve çevresindeki inasanalrdan öğrenirler. bu ilk önce taklitle szölü olarak öğrenilir. sonra yyazılı analtım gelir.

1. ETKİNLİK:

*Dil ailelerindeki benzerlik insanlar arsındaki akrabalığa benzetilmiş. biraz daha ayrıntıya inilip roma gensleri gibi daha büyük aile topluluklarına benzetilmiş.

bu benzetilmenin sebebi, çeşitli yönlerden benzerlik bulunması ve anlatılmak istenen şeyin daha kolay analşılması içindir.

* latin, germen, kelt, slav, ve balt aileleri; Hint - Avrupa dil ailesi; Hami- Sami dil ailesi; ural- Altay dil ailesi..

EKOYAY SAYFA 37

2. ETKİNLİK:









Belli Başlı Dil Aileleri














Hami - Sami

Dil Ailesi

1. Arapça

2. Akatça,

3.İbranice


Hint - Avrupa Dilleri Ailesi

Asya Kolu: Hintçe, Farsça, Ermenice

b. Avrupa kolu:

* Germen (Cermen) Dilleri:

Almanca, İngilizce, Felemekçe (Hollanda’da ve Belçika’nın bir kısmında kullanılan dil).

* Romen Dilleri: Latince, Fransızca, İspanyolca, Portekizce, İtalyanca

* İslav Dilleri: Rusça, Sırpça, Lehçe (Lehistan bölgesinde kullanılan dil).


5. Ural- Altay Dilleri Ailesi

a. Ural Kolu:Fince, Macarca, Estonca

b. Altay Kolu:Türkçe, Moğolca, Mançuca


Bantu Dilleri Ailesi:




Çin Dilleri Ailesi:

















HARİTADAKİ BİLGİLER..

Türkçenin Konuşulduğu ülkeler:



Türkiye,

Bulgaristan,

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti,

Makedonya,

Yunanistan,

Kosova,

Romanya,

Azerbaycan,

Suriye,

Irak,



Şu ülkelerdeki göçmen topluluklar:



Almanya,

Hollanda,

Fransa,

Avusturya,

Amerika Birleşik Devletleri,

Belçika,

İsviçre,

Birleşik Krallık,

Danimarka,

İsveç,

Avustralya



Sürgündeki Ahıska Türklerinin yasadığı ülkeler:

Kazakistan,

Azerbaycan,

Rusya Federasyonu,

Kırgızistan,

Özbekistan,

Ukrayna

Türkçe'nin Resmi olduğu ülkeler:

Türkiye

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi

Belediye Dili olarak;

Makedonya, Kosova

Çin, Moğolistan, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Özbekistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Afganistan, İran, Irak, Suriye, Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Yunanistan, Bulgaristan, Yugoslavya, Makedonya, Romanya, Polonya, Ukrayna, Moldova

Türkçenin konuşlul du Bu yerle ri harita üzerinde, farklı renkte bir kalemle ve ya farklı bir işaretle gösteriniz. Türkçenin konuşulduğu ülkeleri defterinize yazınız.

Türkçenin Konuşulduğu ülkeler:



Türkiye,

Bulgaristan,

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti,

Makedonya,

Yunanistan,

Kosova,

Romanya,

Azerbaycan,

Suriye,

Irak,



Şu ülkelerdeki göçmen topluluklar:



Almanya,

Hollanda,

Fransa,

Avusturya,

Amerika Birleşik Devletleri,

Belçika,

İsviçre,

Birleşik Krallık,

Danimarka,

İsveç,

Avustralya



Sürgündeki Ahıska Türklerinin yasadığı ülkeler:

Kazakistan,

Azerbaycan,

Rusya Federasyonu,

Kırgızistan,

Özbekistan,

Ukrayna

Türkçe'nin Resmi olduğu ülkeler:

Türkiye

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi

Belediye Dili olarak;

Makedonya, Kosova

Çin, Moğolistan, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Özbekistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Afganistan, İran, Irak, Suriye, Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Yunanistan, Bulgaristan, Yugoslavya, Makedonya, Romanya, Polonya, Ukrayna, Moldova





EKOYAY SAYFA 38



4. ETKİNLİK




Kelime kökü




Türetilmiş veya çekimlenmiş kelimeler


Ağaç-


ağaçlı


ağaçlık


ağaçta


Yaz-


yazar


yazı


yazıcı


Ride(bin-)


rode


ridden





Go(git-)


went


gone


















****Yukarıdaki tabloda 2. ve 3. sıradakikelimelr diğerleriyle aynı şekilde türetilmemiş. bunlar çekimlenmişlerdir.

****ilk iki sıradaki kelimelerin sonlarına ek getirilerek türetilmişlerdir.

Başarılar...

9. Sınıf Dil ve Anlatım Kitabı Çözümleri- EKOYAY Yayınları- İlk 38. sayfa... yorumları

  • Image Description
    Ziyaretci
    14.11.2013

    sayfa 51 den sonrakileri paylaşırmısn

Türkçe-Edebiyat