Hazır | Konular | Kitaplar

"Öğrenme" ve "Öğrenme Psikolojisi"

"Öğrenme" ve "Öğrenme Psikolojisi"

ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ


ÖĞRENME NEDİR ?

İnsanoğlunun doğuştan getirdiği içgüdüsel davranışlar yok denecek kadar azdır ve bu davranışlar çevreye uyum sağlamada yetersizdir. Bu nedenle insanlar hayatları boyunca birtakım bilgileri öğrenmek mecburiyetinde kalmaktadır.
İnsanların konuşması, çeşitli tutum ve alışkanlıkları kazanması, kısaca hayatın her aşaması öğrenme ile ilgilidir. Eğitim de insan hayatını aşamalarından biridir ve sağlıklı bir eğitimin yapılabilmesi öğretmenlerin öğrenme hakkında yeterli bilgi sahibi olmalarına bağlıdır.
Öğrenimin tanımının nasıl yapılacağı öğrenmeye hangi açıdan bakıldığına göre değişir. Günümüzde öğrenmeyi açıklayan değişik kuramlar vardır. Bu kuramları davranışçı ve bilişsel olmak üzere iki grupta toplamak mümkündür.

Öğrenme Psikolojisini Açıklayan İki Temel Yaklaşım
1. Davranışçı Yaklaşım : 20. yüzyılın başından önce psikolojiyle ilgili veriler içebakış biçimindeki kişisel gözlemlerden oluşuyordu. Burada sözü edilen içebakış, kişinin kendi algı ve duygularını dikkatle inceleyip kaydetmesidir. Bu temel anlayıştan hareketle doğan davranışçılık, kısaca uyaran – tepki psikolojisi olarak ifade edilebilir. Davranışçılar organizma içinde olup biten olayları dikkate almazlar.
2. Bilişsel Yaklaşım : Bu yaklaşıma göre, birey edilgin bir uyaran alıcısı değildir. Biliş insanın bilgi edinmesini, plan yapmasını, problem çözmesini sağlayan algı, hafıza vb. süreçleri açıklamak amacıyla kullanılan bir kavramdır. Bilişsel yaklaşımın amacı zihinsel süreçlerin nasıl örgütlendiğini ve çalıştığını açıklamaktır.

Davranışçı ve Bilişsel Yaklaşım Arasındaki Farklılıklar
• Davranışçı psikologlar, davranışa neden olan ve davranışı takip eden uyarıcıları gözleyerek öğrenmeyi açıklamaya çalışmışlardır. Bilişsel yaklaşımcılar ise, uyarıcının birey tarafından algılanmasından itibaren bireyde meydana gelen içsel süreçler ve öğrenmeye etki eden bireysel özelliklerle ilgilenir.
• Davranışçılar öğrenmeyi davranış değişmesi olarak tanımlarken, bilişsel kuramcılar öğrenmeyi bireyin içsel kapasitesindeki değişme olarak görür.
• Davranış kuramcıları davranışın öğrenildiğini belirtirler. Bilişsel yaklaşımcılar ise bilginin öğrenildiğini ve bilgide meydana gelen değişmenin davranışa yansıdığını savunurlar.
• Davranışa yaklaşıma göre, dıştan verilen pekiştireçler öğrenmede önemlidir. Bilişsel yaklaşıma göre, dıştan verilen pekiştireç organizmanın yaptığı davranışla ilgili geri bildirim sağlar.
• Davranışçı kuramlar daha çok hayvanlar üzerinde ve basit davranışlar hakkında çalışmalar yaparak öğrenmenin kuramlarını bulmaya çalışmışlardır. Bilişsel kuramcılar ise, problem çözme ve kavram öğretimi gibi bilişsel ve karmaşık davranışlarla ilgilenmişlerdir.
• Davranışçılar öğrenmeyi açıklayan tim değişkenlerin çevrede olduğunu belirtir. Bilişsel yaklaşımcılar ise, öğrenmenin zihinsel bir süreç olduğunu belirtir.
• Davranışçı açıdan öğrenme, yaşantı sonucu gözlenebilen davranışlarda ortaya çıkan kalıcı değişiklikler olarak tanımlanabilir.
• Bilişsel açıdan öğrenme, bireylerin zihinsel yapılarında görülen değişmelerdir.

ÖĞRENME İLE İLGİLİ BAZI KAVRAMLAR
İçgüdü : Temel olarak, insanlarda içgüdü yoktur, ancak içgüdüsel davranış vardır. Bir davranışın içgüdüsel davranış olabilmesi için dört temel şart gerekir: doğuştan gelir, bir türün tüm bireylerinde vardır, başka türlerde bulunmaz, karmaşık bir örüntüsü vardır.
Refleks: Doğuştan getirilebilen veya potansiyel olarak varolan ama olgunlaşma ile ortaya çıkan, belli bir uyarıcıya karşı organizmanın belli ve basit davranış gösterme eğilimidir.
Davranış : Organizmanın dışarıdan gözlenebilen ya da kendisince hissedilebilen tepki ve hareketlerinin tümüne birden davranış denir.
Performans : Performans organizmanın bizzat yaptığı şeyler olup, öğrenme, güdü, yorgunluk gibi çeşitli bileşenlerden oluşmaktadır.
Uyarıcı : Duyu organlarını harekete geçiren ve tepkiye yol açan herhangi bir nesne ya da enerjiye uyarıcı denir.

Tepki : Uyarıcıların organizmayı etkilemesi sonucu organizmanın gösterdiği herhangi bir davranışa tepki denilmektedir.

Güdü ( Motivasyon ) : Psikolojide güdü, organizmayı etkileyerek bir amaç için harekete geçmeye sevk eden şeydir.
Dikkat : Bilincin belirli bir noktada toplanması haline dikkat denilmektedir.
Eski Yaşantıların Aktarılması : Yeni bilgi ve becerilerin öğrenilmesi, önemli ölçüde, bunlara dayanak sağlayacak bazı ön yaşantıları gerektirir. Yani, her yeni öğrenme, eski öğrenilenlerin üzerine bina edilir.
Genel Uyarılmışlık Hali : Organizmanın verimli bir öğrenme sağlayabilmesi için hazır ve tetikte bulunmasıdır.

Kaygı : Güçlü bir istek ya da dürtünün gerçekleşmeyecek gibi göründüğü durumlarda ortaya çıkan tedirgin edici bir duygudur.

ÖĞRENME TÜRLERİ

1. DAVRANIŞÇI YAKLAŞIMDA ÖĞRENME
Davranışçı yaklaşımda öğrenmeyi klasik şartlanma, operant şartlanma ve gözlemsel öğrenme olmak üzere üç başlık altında incelemek mümkündür.
Davranışçı Yaklaşımda Öğrenme
Klasik Şartlanma Operant Şartlanma Gözlemsel Öğrenme
Uyarıcıya karşı duygusal ve fizyolojik tepkiler Davranışsal sonuçlardan ortaya çıkan değişmeler Başkalarının yaşantılarını gözleyerek öğrenme

Klasik Şartlanma
Avcı kuşların eğitilmesi, atların terbiyesi, sirk hayvanlarına beceriler kazandırılması gibi işlemler klasik şartlanmaya dayanmaktadır.

Klasik Şartlanmanın Bilişsel Açıklaması :
Bilişsel yaklaşıma göre, klasik şartlanmada organizma bir dizi denemeden sonra şartlı ve şartsız uyarıcının birlikte verildiğini gözler ve bu bilgiyi hafızasına yerleştirir. Daha sonra, şartlı uyarıcı verildiğinde bilgi hafızadan geri çağrılır ve organizma şartsız uyarıcı geleceği beklentisiyle şartlı tepki gösterir.

Korku Şartlanması
Deneyin başlangıcında Albert’e beyaz bir tavşan gösterilmiştir. Çocuk tavşanı merakla incelemiş ve sevinç gösterilerinde bulunmuştur. Hemen akabinde beyaz bir tavşan şiddetli bir gürültü eşliğinde gösterilmiştir. Albert gürültüyü duyduktan sonra korkup ağlamıştır. Bu işlem birkaç kez tekrarlanmıştır. En sonunda tavşan tek başına gösterilmiştir. Bu defa gürültü olmadığı halde, tavşanı tek başına görmek bile Albert’in korkmasına yetmiştir.
Genelleme : Bazı durumlarda organizma, bir uyarıcı karşısında gösterdiği şartlı tepkiyi benzer durumlarda da gösterir. Buna uyarıcı genellemesi denir. Bu gibi durumlarda, benzer uyarıcılara karşı benzer tepkiler gösterilir.
Ayırdetme : Genelleme yapmak kadar, uyarıcılar arasındaki farkları öğrenmek de insan öğrenmesinde önem taşır. Çocukların renkleri, insanları, hayvanları, telefon sesiyle kapı zilini vs. birbirinden ayırmayı öğrenmeleri ayırdetmeyi öğrenmeye örnek olarak gösterilebilir.

Sönme : Şartlı uyarıcının bu şekilde tepki ortaya çıkaramaz hale gelmesine sönme denilmektedir. Sönme olayı aniden değil yavaş yavaş olur. Sönmenin olabilmesi için bütün pekiştireçlerin ortadan kalkması gerekir.

Operant Şartlanma

Klasik şartlanmayla birçok öğrenme durumunu açıklamak mümkün değildir. Çünkü insanlar sadece çevrelerindeki uyaranlara tepki vermekle kalmayıp bilinçli ve açık bir şekilde birçok davranışlar sergilerler.
Operant şartlanmayı Skinner adında bir araştırmacı, uzun yıllar süren çalışmalarının sonucunda klasik şartlanmadan yola çıkarak ortaya koymuştur. Skinner’e göre tepkisel ve operant olmak üzere iki çeşit davranış vardır. Tepkisel davranışlar belirli bir dış uyarıcı karşısında organizmanın ortaya koyduğu davranışlardır. Terleme, titreme, göz bebeğinin küçülmesi tepkisel davranışlardır. Operant davranışlar ise, organizmanın hiçbir dış uyarana bağlı olmadan ortaya koyduğu davranışlardır. Tepkisel davranışa neden olan uyarıcı her zaman bilinirken,operant davranışa neden olan uyarıcı çok belirgin değildir.
Operant şartlanma ödüle götüren veya cezadan kurtaran bir tepkinin öğrenilmesine, ya da bir davranışın pekiştireçle kuvvetlendirilmesine denir.

Klasik ve Operant Şartlanma Arasındaki Farklılıklar
• Klasik şartlanmada uyarıcı bir ışık veya ses gibi belirli bir olaydır.
• Klasik şartlanmada davranış uyarıcıyı takip ederken, operant şartlanmada davranış uyarıcıdan gelmektedir.
• Klasik şartlanmada tıpkı tepki gibi uyarıcı da belirlidir. Operant şartlanmada ise, tepkiler tesadüfidir; başlangıçta çeşitlilik gösterirler.
• Klasik şartlanmada pekiştirme gösterilen tepkiden bağımsızdır. Operant şartlanmada ise pekiştirme gösterilen tepkiye bağımlıdır.
• Operant şartlanmada tepkiler açık ve bilinçlidir. Klasik şartlanmada ise tepkiler istemsiz duygusal ve fizyolojik tepkilerdir.

Davranışsal Sonuçlar
• Pekiştirme : Davranışı izleyen ve organizma üzerinde olumlu bir etki yaratarak davranışın ortaya çıkma ihtimalini arttıran uyarıcılara pekiştireç denir. Pekiştirmenin etkili olarak kullanılması için bazı hususlara dikkat etmek gerekir.
1. Pekiştireç mutlaka doğru davranışı takip etmelidir.
2. Öğrenci hangi davranıştan sonra pekiştireç aldığını fark etmelidir.
3. Öğrencide davranış değişikliği meydana getirmek için mümkün olduğunca olumlu pekiştireçler kullanılmalıdır.
4. Pekiştireçlerin değeri öğrenciden öğrenciye değişiklik gösterir.
5. Pekiştireçlerin ne olacağının yanısıra, ne zaman verileceği de önemlidir.
Olumlu ve olumsuz olmak üzere iki türlü pekiştireç bulunmaktadır. Bir davranışın sonucunda ortamda bulunmayan bir uyarıcının o davranışın tekrarlanma ihtimalini arttırması olayına olumlu pekiştirme denilmektedir. Bir davranış ortamındaki hoş olmayan bir uyarıcıyı ortadan kaldırıyor ve bu davranışın tekrarlanma ihtimali artıyorsa, olumsuz pekiştirme söz konusudur.
• Ceza : İstenmeyen bir davranışı ortadan kaldırmak için verilen nahoş uyarıcıya ceza denir. Ödül kelimesi ile olumlu pekiştirme aynı anlamda kullanılabilir: ama, ceza ile olumsuz pekiştirme birbirinden farklı kavramlardır.
Ceza, yeni ve istenilen davranışların öğretilmesini sağlamaz. Sadece eskilerin bastırılmasını sağlar.
Ceza iki biçimde verilebilir :
1. Bir davranışın sonucunda ortamda hoş olmayan bir uyarıcı katılıyor ve u davranışın yapılma sıklığı azalıyorsa, bu işleme birinci tür ceza denir.
2. İkinci tür ceza işleminde, bir davranışın ortamda bulunan pekiştirici bir uyarıcıyı ortamdan çıkarması ve bu davranışın tekrarlanma ihtimalinin azalması söz konusudur.
• Birincil ve İkincil Pekiştireçler
Yiyecek, su, korunma, sevgi, seks gibi biyolojik ihtiyaçlar temel ihtiyaçlar olduğu için birincil pekiştireçler olarak adlandırılır. Bu tür pekiştireçler kendisini takip eden tepkileri doğal olarak güçlendiren sonuçlardır. Diğer yandan, not, para, boş zaman, statü vs. ikincil pekiştireçlerdir. Çünkü doğrudan doğruya hayati bir etkileri yoktur.
• Güç ve Doyma : Pekiştirecin davranışları güçlendirme yeteneğine güç denir. Doyma ise sık kullanıldığı için pekiştirecin gücünü kaybetmesidir.
• Premack İlkesi : Bu ilke, “herhangi iki tepkiden, yapılma ihtimali yüksek olan, yapılma ihtimali düşük olanı pekiştirir” kuralına dayanmaktadır. Pekiştireç olarak, uyarıcı yerine faaliyet kullanılmaktadır.
• Simgesel Ödülle Pekiştirme : Bu teknik, istenilen tepkileri gösteren çocuklara, aferin demek, şeker vermek, oyun oynamasına izin vermek yerine pekiştirici olarak puan veya fiş, marka gibi nesneler verilmesi esasına dayanır. Çocuk bu simgesel ödülleri toplayarak daha sonra gerçek ödüle dönüştürür.
• Kaçma ve Kaçınma Şartlanması : Bir kişiden, bir nesneden veya bir durumdan kaçınmayı öğrenme klasik veya operant olabilmektedir. Kaçınma şartlanmasının ortaya çıkması için önce korku ve kaçma şartlanmasının olması gerekmektedir. Bunlardan korku şartlanması klasik, kaçma ise operant şartlanmaya girmektedir.
• Pekiştirme Tarifeleri : Genel olarak pekiştirme sürekli ve kesintili olarak iki şekilde yapılmaktadır. Kesintili pekiştirme de kendi arasında aralıklı ve oranlı olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Aralıklı tarifelerde pekiştirmeler arasındaki zaman, oranlı tarifelerde ise pekiştirmeler arasındaki tepki sayısı önemlidir.
a) Sabit Aralıklı Pekiştirme : Bu tür pekiştirmede, belirli bir zaman aralığından sonra verilen tepkiler pekiştirilmektedir.
b) Değişken Aralıklı Pekiştirme : Burada pekiştirmeler arasındaki zaman, değişkendir. Pekiştirme bir seferinde 5 dk.’da yapılabiliyorsa, bir diğerinde 10 – 15 dk. olabilmektedir.
c) Sabit Oranlı Pekiştirme : Bu tür pekiştirmede, belirli bir tepki sayısından sonra, örneğin her 5 tepkiden sonra, pekiştirme yapılmaktadır. İşçilere parça başı iş yaptırmak oranlı tarifeye girmektedir.
d) Değişken Oranlı Pekiştirme : Burada pekiştirmeler arasındaki tepki sayısı her seferinde değişebilmektedir.

Gözleyerek Öğrenme
Gözleyerek öğrenme, özellikle çocukların çevrelerindeki yetişkinlerin hareketlerine, etrafında olup biten olaylara bakarak yeni bilgiler öğrenmesidir. Bir öğrencinin öğretmeninin nasıl yaptığına bakarak mikroskobu kullanmayı öğrenmesi gözlem yoluyla öğrenmeye örnek verilebilir.
Gözleyerek Öğrenmenin Evreleri :
1. Dikkat : Gözleyerek öğrenmenin ilk evresi dikkattir. Dikkat etmeden bir modelden çok fazla şey öğrenmek mümkün değildir.
2. Hatırda Tutma : Bu evrede gözlenen davranışlarla ilgili semboller kodlanır ve bu kodlamalar bilişsel olarak örgütlenir. Bu esnada gözlene davranış hafızaya kaydedilir. Daha sonra, zihindeki bu örgütlenmeler açık ya da örtülü bir şekilde tekrar edilir.
3. Yeniden Ortaya Koyma : Bu evreye gelindiğinde henüz öğrenme tamamlanmamıştır. Bunun için öğrencilerin öğretmenin gösterdiği modeli ne derece yapabildiklerine bakılması gerekir.
4. Güdülenme : Öğrenciler herhangi bir modeli taklit etme eğilimindedirler. Bu eğilim pekiştirildiğinde davranışın öğrenilmesi kolaylaşmaktadır.

Programlı Öğretim
Programlı öğretim öğrencilerin kendi hızlarına göre bireysel olarak öğrenmelerini sağlayan bir öğretim yaklaşımıdır. Bu tür öğretimde programlı öğretim materyalleri kullanılır.

Bilgisayar Destekli Öğretim
Temelde programlı öğretim yöntemine dayalı olan Bilgisayar Destekli Öğretim de, günümüzde oldukça yaygın kabul görmektedir. Temel donanım ve yazılım bilgisine sahip olan öğrenciler, belirli konularda hazırlanmış olan öğrenme konularıyla ilgili bilgisayar programlarını bireysel olarak kullanmaktadırlar.

Tam Öğrenme
Bu kuramı geliştiren Bloom’a göre, öğrenme sürecinin başından beri olumlu öğrenme şartları sağlanmış ise, öğrencilerin %95’i okulların öğretme amacını güttüğü bütün yeni davranışlarını öğrenebilir.

Tam Öğrenme İle İlgili Temel Kavramlar
• Bilişsel Giriş Davranışları : Mevcut öğrenme ünitelerinin öğrenilebilmesi için gerekli olduğu kabul edilen ön öğrenmeler.
• Duyuşsal Giriş Özellikleri : Belli bir öğrenme etkinliğine başlarken öğrencilerin öğrenme süreci içindeki gösterecekleri çabanın kaynağını oluşturduğu düşünülen tutum, ilgi, istek ve başarma inancı vb. özelliklerin tümüne duyuşsal giriş özellikleri denir.
• Öğretimin Niteliği : Öğretimden istenilen verimin elde edilebilmesi için öğretim hizmetlerinin öğrencilerin giriş davranışlarına uygun olması gerekir.
• Öğrenme Durumu : Öğrenme düzeyi ve çeşidi, öğrenme hızı ve duyuşsal ürünler öğrenme ürününü oluşturmaktadır.
Davranışçı Kuramların Sınıf Ortamında Uygulanması
• Olumlu atmosfer sağlanması :
• Soru sormada dikkat edilecek hususlar :
• Sınıf önünde konuşma :
• Davranış – şartlanma ilişkisi :
• İpucu Verme :
• Geri Bildirim :
• Sönme :
• Genelleme ve ayırdetme :
• Farklı öğretim yöntemlerinden yararlanma :

2. BİLİŞSEL ( KOGNİTİF ) YAKLAŞIMDA ÖĞRENME
Öğrenmede bilişsel yaklaşımın temelini Gestalt psikolojisi oluşturmaktadır.
Gestalt psikolojisinin insanların algıları ve öğrenmeleriyle ilgili bazı temel ilkeleri vardır.
a) İnsanlar gördüklerini bir bütün olarak algılarlar ve sözü edilen “bütün”, kendisini oluşturan parçalardan farklıdır.
b) İnsanlar nesneleri bazı örgütleyici eğilimlere göre algılarlar.
c) Öğrenme, bireyin karşılaştığı bir durumu algılaması ve yorumlamasındaki değişmedir.

Gestalt psikolojisinin temelini oluşturduğu bilişsel yaklaşım, insanın uyarıcıları işleyebilme ve anlamlandırabilme yeteneği üzerinde önemle durmaktadır. Bundan dolayı, organizmayı dış uyarıcıların edilgin bir alıcısı değil, davranışların etkin belirleyicisi olarak görmektedirler.
Gizli Öğrenme
İnsanlar algıdaki seçicilik, dikkatin dağılması ve motivasyon eksikliği gibi nedenlerden dolayı birçok bilgiyi farkında olmadan öğrenmektedirler. Bu öğrenme türüne gizli öğrenme denilmektedir.

Ani Kavrayış Yoluyla Öğrenme
Bu tür öğrenme birdenbire olmakta, bu sırada yoğun bir heyecan hali gözlenmekte ve sonuçta tam bir çözüm elde edilmektedir. Fakat bu durum her zaman gerçekleşmeyebilir.
Bilgi – İşlem Yaklaşımına Göre Öğrenme

Duyusal Kayıt : Çok kısa bir süre için uyaranların tam bir kopyasını tutan bilgi deposuna duyusal kayıt denir.
Dikkat : Bilgi – işlem modelinde bilişsel süreç duyusal kayıtla başlamakta ve dikkatle devam etmektedir.
Algı : Alıcı hücreler, dış çevredeki fiziksel enerjileri sinirsel enerjiye dönüştürür ve bu sinirsel enerji beyinde işlendiğinde ortaya bir algısal ürün ortaya çıkar. Yapılan işleme algılama, ortaya çıkan ürüne algı denir.

Hafızanın Evreleri :
• Kodlama : Öğrenilen bilgileri hafızaya kaydederken kullanılan sürece kodlama denir.
• Depolama : Öğrenilen bilgilerin hafızada saklanması.
• Geri getirme : Hafızada depolanmış bilgiye ulaşıp onu hatırlamak.
Hafızanın Türleri :
• Kısa süreli hafıza : Tekrar edilmediği taktirde bir dakika içinde bilginin kaybolacağı kısa süreli depolama yerine kısa süreli hafıza denir.
• Uzun süreli hafıza : Uzun süreli hafıza yeni gelen bilgilerin eskilerle örgütlenerek saklandığı daimi depodur.
Hafıza Destekleyiciler
Hafıza destekleyiciler, doğal olarak var olmayan çağrışımlar oluşturarak, kodlamaya yardımcı olan stratejilerdir. Bu stratejiler hayal etmeye ve özel sembollere dayanır.
Hatırlama ve Unutma
Geri getirmedeki başarısızlık hatırlayamamanın başlıca nedenidir. Geri getirmeyi ya da hatırlamayı etkileyen iki önemli etken vardır. Bunlardan biri, bilginin depoda örgütlenmesi, diğeri bilginin hatırlandığı ortamla kodlanılan ortamın aynı olmasıdır.
Öğrenme Stratejileri
Öğrenme stratejileri bireyin öğrenme sırasında duyu organlarına gelen uyarıcıları kısa ve uzun süreli hafızaya transfer etmesini sağlayan tekniklerdir.
Öğrenme stratejileri ile ilgili çok sayıda sınıflandırma bulunmaktadır. Bunlardan bazıları;
• Tekrar Stratejileri
• Anlamlandırma Stratejisi
• Örgütleme Stratejileri
• Duyuşsal Stratejiler