Hazır | Konular | Kitaplar

İstanbul Sadece Osmanlı'nın Değil Suların da Başkentiydi

İstanbul'un tarihi vasıfları saymakla bitmiyor. Her yönden üstün bir islam medeniyetinin payitahtı olmasının ne kadar isabetli olduğunu hep hissettiriyor.


İstanbul, çok değil yüz sene öncesine kadar birçok yönden kendi kendine yeten zengin bir şehirdi. Özellikle de sular yönüyle tamamen çok zengindi. Yedikıta Dergisinin ele aldığı konunun detayları şöyle devam ediyor.

Doğal mahsülleri yetiştirmede bu zengin suların katkısı da zikre değer. Tabii mahsullerin yanında imalatı yapılan her biri bir sanat eseri kıymetinde ve estetiğinde birçok eşya, bu zenginliğe zenginlik katar, İstanbul halkı kendisini dünyanın en bahtiyar kullarından sayardı.

Hani haksız da sayılmazlardı. Zira saltanat ve hilafetin ev sahibi kendileriydi. Selâtîn camilerini ve en mühim medreseleri sinesinde o taşıyordu.

Balığı, sebze-meyvesi ve suları boldu. Boğazının eşsiz güzelliği sebebiyle İstanbul, içinde yaşayanlar için de, onu bir kere görenler nazarında da dünyanın en güzel şehriydi.

Hele manevî zenginliği yanında bu muazzam maddi güzelliklerin hiç hesabı bile olmaz...



Mısralarla Sular

Hafîd Efendi, risalesinde İstanbul’un meşhur sularını birer mısra ile tasvir etmiş ve bu suların muhtelif durumlarının anlatıldığı açıklamalara yer vermiştir. İşte, İstanbul’un sularını şâirâne anlatan bu mısralar ve suların hususiyetleri:


“Suların padişahı Çamlıca’dır.”

Büyük Çamlıca’da bulunan bu su, Sultan Dördüncü Mehmed zamanından beri cârîdir. Hazmı kolaylaştırıcı, idrar sökücü ve ferahlatıcıdır. Diğer memba sularından üstündür. Ancak bir özelliği vardır ki menbaından on dakika uzağa götürülse lezzetini ve tesir derecesini kaybeder.

“Oldu Kayışpınarı suyu da hayli meşhûr”

Üsküdar’a bir saat mesafede gayet kuvvetli akan bir sudur. İdrar sökücüdür ve mahallinde içildiği vakit insana pek serinlik verdiği tecrübe edilmiştir. Ancak kuyu sularından ağırdır.

“Suların sultanı oldu âb-ı Sultançiftliği”

Bu su da Üsküdar’a bir saat mesafededir. Kendi derecesinde addolunan sulardan bir kat üstündür.

“Karakulak suyuna şîrdelân çekdi kulak”

Hünkar iskelesi ve Dereseki köyüne yakın mahalde akmaktadır. İdrar sökücü, lezzetli, latif, hafif, ince bir sudur.

Karakulak suyunu diğer sulardan ayıran bir özellik vardır ki belki bu hususiyeti sebebiyle karakulak suyu dünyanın bütün sularından ayrılır.

Karakulak suyunun bu özelliği, bekledikçe lezzetinin ve hafifliğinin artmasıdır.

Diğer sular bekledikçe bozulurken bu suda tam aksi meydana geldiği görülmüştür.

Halk arasında anlatıldığına göre Hac vazifesini ifa için yola çıkan birisi yanına bir miktar Karakulak suyu alır. Haccını edâ edip döndüğünde suyun daha tatlı ve hafif olduğunun hayretle farkına varır.


“Oldu idrara Kısıklı suyu gayet enseb”

Kısıklı diye meşhur olan feyizli mahalden akan bu suyun leziz ve müdrir olduğu şüpheden ârîdir. Kış günlerinde rengi değişmektedir.

Bu semtin bitişiğindeki Bulgurlu köyünde Demirci suyunun idrarî olduğu o derece meşhurdur ki misli değil Âsitâne’de, belki dünyada bile yoktur.


“Halkalı sularıdır halka veren zevk u safâ”
Dersaâdet’e üç saat mesafede Halkalı köyü etrafında olan bir sudur.

Sultanlar tarafından kanallar vasıtasıyla camilere akıtılan bu su da gayet lezizdir. Ancak kanallarla mahallinden uzaklaştırıldığı için lezzetini bir miktar kaybetmektedir.


“Kırklar eyledi Kırkçeşme’yi güya icrâ”
Merhum Sultan Süleyman Han’ın himmetiyle İstanbul’u sulayan ve faydası herkesçe malum olan bu su Turunçlu suyu ile eşit seviyededir.

Önceleri mahallinden pınar şeklinde kaynarken sonra kanallar vasıtasıyla taşınmış olup balgam sökücü ve öksürük giderici şifaları vardır.