Hazır | Konular | Kitaplar

Yörük Çadırı'nın Müthiş Özellikleri

ESKİ TÜRKLERDE VE YÖRÜKLERDE KIL ÇADIR KÜLTÜRÜ

Yörük kültürünün vazgeçilmezi olan kıl çadırlar, günümüze tarihten gelen bir kültür mirası olarak birçok özelliği bünyesinde barındırıyor.



Halen göçebe ve yarı yerleşik Yörükler tarafından kullanılan kıl çadırlar, yaylalarda olmazsa olmaz barınaklar arasında yer alıyor.

Günümüzde oteller, turistik yöreler, fuarlar, festivaller, dinlenme tesisleri, kafeler, Türk geceleri, şark köşeleri, gözleme evleri ve geniş alanların çatı kapatmaları gibi daha birçok alanda ve yerde kullanılmaya başlanan kıl çadırlar, kıl keçilerinin kıllarından imal ediliyor.

Folklorik ögeleri canlandırmak için tarihsel olayların geçtiği alanlara ve
birçok mekana atmosfer sağlamak amacıyla da kurulup kullanılan çadırlar, Yörük, otağ ve oba
çadırı olarak isimlendiriliyor.

Yaylacıların açık alanlardaki en önemli barınağı konumunda
bulunan kıl çadırların birçok önemli özelliği bulunuyor.

Kış mevsiminde dokumaları sıkı bir hal
alan kıl çadırlar, böylece yağmur ve kar suyunu içerisine geçirmiyor.

Yaz aylarında ise gevşediğinden normal haline dönerek, içeri loş bir ışık verirken, sürekli hava sirkülasyonu
sağladığı için ortamı serin tutuyor. Kıl çadırın en önemli özelliklerinden bir tanesi de, yapısal
dokusu sayesinde yılan, akrep ve örümcek gibi canlıları üzerinde gezdirmemesi oluyor.

Bu canlıların kıl çadır üzerinde hareket edememesi nedeniyle çadırda kalanlar, yılan, akrep ve
örümcek sokması gibi vakalarla karşılaşmadıklarını belirtiyor.

Her yere kolaylıkla kurulabilen,
sürekli ateşe maruz kalmadıktan sonra yanmayan ve alev almaz özelliği ile bilinen kıl çadırlar,
kolay katlanabildiğinden taşımada da sorun olmadan kullanılabiliyor.



TÜRKLER VE ÇADIR HAYATI

Türk'lerin 1500 yüz yil önce orta Asya'da, iklim ve coğrafi şartlarının zorluğu altında, göçebe bir hayat yasadıkları malumdur. Göçebe Türkler yazı yazmasını biliyorlar ve kervan ticareti yapiyorlardi.


Göçebe hayatı yaşayan Türkler, iyi ahlaklı olmayı, yoksullara yardım etmeyi seviyorlar ve bunu en büyük faziletler arasında sayıyorlardı.


Eski Türkler padişahların ve beylerin büyük süslü çadirına otak (otag) adini veriyorlardi ki, bugünkü oda sözü buradan gelmektedir.

Otag ismi çadir manasinda olarak ilk Selçuklularda ve beyliklerde daha sonra Osmanlilarda kullanilmistir.


Çadir kelimesine gelince, bu da Türkçe olup çatmak fili ile ilgilidir. bir çok Avrupali alimlerinde tasdik ettikleri üzere, doğustan asker, teskilatçi ve idareci olarak orta çagda, orta Asya'nin engin bozkirlarinda yasayan Türklerin çadirlari, keçilerinin kilindan yapılırdı. Dayanıklıydı Taşıması kolay ve sağlıklıydı sağlam kaziklarla yere sabitlenirdi.


Çadir, Türkler tarafindan o kadar sevilmis ve ona o kadar alisilmisti ki, yabanci ülkelerde bulunan Türkler, çadirda yaşamın hasretini çekmislerdir.

Süphesiz ki, onlar çadira, hür ve serbest yasamanin hasretini çekmislerdir. onlar yörük çadirın hür ve serbest yasamanin bir timsali nazariyle bakiyorlardi. Yedinci asrin baslarinda Çin'de bir müddet yasayan bir Gök Türk sehzadesi, kendisine tahsis edilen muhtesem bir binada kalmak istemeyerek, bu binanin bahçesine kurdugu bir otağ yörük çadirında oturmustur.


Arap müelliflerine göre, Peygamberimiz, hayatinin son zamanlarinda Türk çadırı dedikleri yörük çadırında oturmus ve bu çadiri çok sevmistir. Osmanli Türklerinin çadirlari da Orta Asyali atalarininkinden farksizdi.

Osmanli hükümdarlarinin büyük ve muhtesem çadirlari vardi ki, buna otag-i hümayun denilirdi.

Padisah otaglarindan Kanuni Sultan Süleyman'in 1566 da yaptigi Sigetvar seferindeki otagi pek mükellef olup yedi direkli idi. Bu hükümdarin nisancisi ve müverrihi Celal zade, bu otagi pek edibine bir surette tasvir etmistir. Onun bu tasvirinden anlasiliyor ki, Kanuni'nin otagi, renkli serit ve sirma saçaklarla süslenmisti. Padisah otaglarinin nezaretine hayme mehterleri adi verilen bir cemaat bakardi.

Bu cemaat oda tabir edilen dört kisma ayrilmisti. Padisahlar sefere veya herhangi uzakça bir mahalle gidecekleri vakit önce hareket ederek otaglar kurarlardi.


Yörüğün çadırı onun konağı, sarayı, köşkü villasıdır. Tasasını, sevincini, zayıflığını, güçlülüğünü, egemenliliğini onun içinde paylaşır. Aşını onun içinde yer. Sütünü orada içer. Onun içinde rahatça uyur. Aşkını çadırın içinde tadar. O insanlar onun içinde doğmuş, onun içinde büyüyüp yaşamış, onun içinde ölmeyi beklemiştir. Bütün Türkler, Orta Asya'dan kalkınca dünyanın neresine giderlerse gitsinler, çadır içinde yaşaya yaşaya yolculuk etmişlerdir. O, küçücük kıl kulübenin içine sığdırılmış binlerce anı vardır.


•O çadırın içinde acı vardır,
•Sevinç vardır,
•Din, İman vardır,
•Kararlılık vardır,
•Uygarlık vardır.
•Kurulmuş bir çok devlet vardır.
•Yüreklilik vardır,
•Adalet vardır,
•Şefkat, sevecenlik, vardır.
•Nice imparatorluklar vardır.
•Ölülerini oradan çıkarırlar.
•Düğünler onun içinde yapılır, gelin oraya iner, kız telli duvaklı oradan çıkar.