İnsanları Düşünmeye Sevk Eden Konuşma Taktikleri
DÜŞÜNCELERİ İNŞA EDİN
Konuşmada başvurulacak bir kısım tutumlar düşüncelerin daha güçlü hale gelmesine yol açar.
Dinleyici fikrin doğruluğunu sorgularken kendi zihninde var olan diğer düşüncelerle karşılaştırır.
Fikrinizin galip gelmesi için dinleyenin düşünce kaynaklarından “daha güçlü” ve “daha çok sayıda kaynağa” dayanması gerekir.
Bir diğer deyişle insanlar düşünceleri değerlendirirken, bu düşünceler hakkında;
- Otoritelere dayanmakta mı dırlar ?
- Ne kadar sayıda otoriteye dayanmaktadır?
- Bu otoriteler ne ölçüde güvenilirdirler?
-Söyleyen kişi bir otorite imajı vermekte midir?
- Ne kadar sayıda ek fikirler aynı noktaya işaret etmektedir?
- Fikirler ne kadar mantıklıdır?
- Bunlar dinleyenin İnançlarıyla ne ölçüde uyuşmaktadır?
gibi sorulan sorular ve bu sorulardan alınacak cevaplara göre kararlarını verirler.
Dinleyiciyi aklen etkileyebilmek, onun aklına girmek ve ona kullanacağı yeni malzemeler vermekle mümkündür. Bu bölümde aklı en hızlı etkilemeye destek olacak faktörler üzerinde duracağız.
Fikirlerinizi Mal edin :
Önemli olan bir fikri sizin üretmiş olmanız mı, yoksa onun daha çok kişi tarafından sahiplenilmesi mi ? eğer ikincisiyle doğrudan yargıları vermekten- özellikle konuşma başlarında- çekinin.
Bunun yerine sizi belli bir fikre götüren nedenleri sıralayın ve dinleyenlerin aynı fikre gelmesini beklemek üzere onları serbest bırakın.
Şu iki örneğe bakalım;
a) “Kobra yılanları çok tehlikeli ve zehirlidir. İnsanlara çok büyük zarar verebilirler. Bu yüzden kobra yılanından kaçmalıyız.” b) “Kobra yılanlarının dişlerindeki zehir 100 kişiyi öldürmeye yeter. Bu yılanların ağızları o kadar büyüyebiliyor ki bir kuzuyu bile yutabilirler. Bu yüzden kobra yılanından kaçmalıyız.”
Bu iki ifade biçiminin ikincisinin daha etkili olduğunu görüyorsunuz. Burada altı çizili son cümleleri siz söylemeseniz bile dinleyici o düşünceyi üretecektir. Bir başka örnek;
a) “Değerli dinleyenler! bildiğiniz atom korkunç bir kuvvete sahiptir. Eğer bu kuvveti açığa çıkarabilsek bu güç büyük işler yapabilir. Dolayısıyla atom gücünü kullanırken çok dikkatli olmalıyız.”
b) “Değerli dinleyenler Atom’un ne kadar büyük bir kuvvet taşıdığını düşündünüz mü ? Kalemle bir kağıda ‘atom’ kelimesini yazın.
Eğer o yazının mürekkebini oluşturan atomları parçalayabilseydik ortaya büyük bir enerji çıkardı. Bu enerjiyle 10 tonluk bir kamyonu 1 km. havaya fırlatabilirdik. Dolayısıyla atom gücünü kullanırken çok dikkatli olmalıyız.
Ana Fikirden Sapmayın ;
Konuşmaya kalktığınızda tüm mesajlarınızın birleştiği tek bir mesaj olmalıdır. Ana fikir olan bu tek mesaj tüm mesajlarla desteklenmelidir. Örneğin dinleyicilerinize güzel konuşma yeteneğinin faydalarını anlatıyorsunuz. Bu yeteneğin neler kazandıracağını sıralayacaksınız.
- toplum huzurunda kendine güven ve rahatlık
- sevilir bir ses tonuyla konuşma
- siyasi ilişkilerde yükselme vs. nedenler sıraladınız.
Eğer bunların arasına “Sözleriyle Dünya savaşlarına yol açabilecek kadar etkili olabilmeyi” ekliyorsanız, ilgili fakat ana fikre destek vermeyen bir söz söylersiniz.
Eğer “güzel konuşma ile gurur ve büyüklenme” arasında ilişki kuruyorsanız kendinizi içten sabote edersiniz, kendinizle çelişirsiniz. Çünkü güzel konuşmanın zayıf karakterli insanları büyüklenmeye ve başkalarını küçük görmeye sevk etmesi mümkündür ama sizin ana fikriniz bu olumsuz yönü içermiyor.
Eğer Amerika’da koyunların beslenme biçimleriyle şarkı sözleri arasındaki ilişkiden söz ediyorsanız bu defa söylediğinizin ana fikrinizle hiç ilgisi yoktur. Kısaca, her yeni paragrafınız veya ifade kümeniz yeni, fakat öncekine destek olan ifadelerden oluşmalıdır.
Destekleriniz mantıklı olsun ;
Ana fikrinizi desteklerken sürekli mantık kullanmak durumundasınız. Mantık özellikle “sebep-sonuç” ilişkisinin doğruluk derecesini arar. Doğruluk derecesi karşılıklı konuşmadığınız dinleyici kitlesine % 100 bilimsel verilerle anlatılamayacaktır. Dolaysıyla dinleyicinin bildiği veriler kullanılarak benzetmeler yapılmak zorundadır.
Dinleyicinin bilmediği kavramlarla yürütülecek çok doğru bir mantık aslında mantıksızlık gibi işleyebilir. Bu çerçevede aşağıdaki örnekler üzerinde duralım. Bu örneklerde dinleyicilerin yabancı oldukları bilgiler ve bunların dayandığı mantıklar bildiklerinden hareketle anlatılmaya çalışılmaktadır:
a) “Zaman büyüyebilir. Aynı zaman içinde bazı insanların daha fazla iş yapması mümkündür. Hatta ruhsal yetenekleri gelişen insanlar bir günde örneğin 10 gün yaşayabilirler. Rüyalarınızı düşünün. Aslında 10 saniye süren bir rüyayı anlatmaya kalktığınızda 10 saniyede yaşadığınızın bir yıllık olay olduğunu görürsünüz.
b) “Biliyor musunuz insanlar güçlerini çok küçümsüyorlar. Aslında bazen bir insanın tek bir el hareketiyle tüm dünya değişebilir. Bir teraziyi düşünün ki iki kefesinde eşit ağırlıkta birer dağ vardır. Bir kefeye dokunursunuz ve tüm denge değişir, bu kadar basit. İnsan asla kendisine verilen gücü küçümsememeli.
c) “Bir hedefe ulaşmak mı istiyorsunuz. Odaklaşın dikkatinizi keskinleştirin. O zaman hedefinize giderken her engeli deler geçersiniz. Düşünün tahtayı keserken gücünüz ne kadar çok olursa olsun keserinizin ağzının keskinliği çok önemlidir. Jilet gibi kesen bir keserle parçalar geçersiniz. Ağzı düz bir keserle ise tüm gücünüzle vursanız bile parçalar kopmayabilir.
Otoritelere dayanın
Fikirlerinizi otoritelerle destekleyebilmelisiniz. İnsanların çoğu - günümüzde- bilim adamlarına inanmaktadır. Bu arada din adamları, kültür ve edebiyat önderleri ve bazen de siyasi liderler toplumca otorite olarak kabul ediliyorlar.
Bu arada sosyal alanda çok fazla görülen şöhret sahibi herkes hayranları gözünde birer önemli otoritedir. Otoriteler, şahıslar dışında kitaplar veya çeşitli önemli tüzel kişilikler; kurum veya kuruluşlar olabilir. Örneğin bir Müslüman için Kur’an en büyük otoritedir.
Konuşmalarınızda bu otoritelerin sizinle aynı olan fikirleri size güç verecektir. Ancak muhatap kitlelinize bakarken hangi otoriteye dayanacağınızı iyi seçmelisiniz. Zira sizin otorite olduğunu sandığınız kişi, varlık veya kurum karşınızdaki dinleyicinin nefretini kazanmış bir varlık da olabilir. Aşağıdaki örneklere bakalım;
a) “Başarının sırrının zekadan değil çok çalışmaktan geçtiğini artık görmeliyiz. 200’ün üzerinde buluşa imza atan elektriğin buluşçusu Edison başarının % 1’nin zekadan % 99’nun da çalışmaktan kaynaklandığını söylüyor.”
b) “Güneş doğduktan sonra uyumaya devam etmek ne büyük zarar. Bilim Teknik Dergisinde okumuştum. Sabah uyandıktan sonra uyumaya devam etmek zeka gerilemesine yol açıyormuş. Daha da önemlisi, gündüzün başında ve sonunda uyunacak uykunun aklın azalmasına yol açtığını 14 asır önce Peygamberimizin de söylediğini biliyor muydunuz ?
Örneklere başvurun ;
Örnekler ileri sürülen fikirlerin somut yansımalarıdır. her alt fikir bir veya daha fazla örneğe dayandırılabilir ve ileri sürülebilecek örnek, fikrin somut yansımalarından herhangi biri olabilir. Örnek bir önceki temel veya yardımcı fikrin kapsamında olmak zorundadır.
Örneklendirmekten amaç fikrin delillendirilmesi ve somutlaştırılmasıdır. Şu örneklere bakın;
a) “O insan hep güzel sözler söyler. (Örneğin)Bir defasında tüm topluluğa çalışmasının önemini anlatıyordu. (Örneğin)Onu bir keresinde heyecanla çocukları teşvik ederken gördüm vs.
b) “Bazı kuşların verdikleri sesler insanlara müzik gibi gelir. Örneğin bülbülün bahçedeki ötüşü, kekliğin vadilerdeki bağırışı harika bir senfoniyi andırır.”
Anlaşılır Anlatım Kullanın;
Amacınız anlaşılmak olduğuna göre edebi sanatlardan uzak durun (Bunun istisnaları vardır.) Mecaz bazen çok çarpıcıdır ama en büyük tehlikesi herkes tarafından farklı algılanabilmesidir. Dili kullanma biçimimizin anlaşılırlık derecemizi etkileyen çeşitli faktörleri vardır. Bu faktörleri aşağıda sıralıyoruz:
- Bilinen kelimeleri kullanın; bir doktorun tıp terminolojisiyle gerçekleştirdiği anlatımını ancak doktorlar anlayabilir. Hukuk dergisinde hukuk terminolojisi kullanılarak yapılan anlatım genel halka hitap etmez. Konuştuğunuz kişilerin bildiklerini tahmin ettiğiniz kelime veya ibareleri kullanmanız çok önemlidir.
- Tam ilgili kelimeyi kullanın; kelimelerin kapsamları farklıdır. Her kültür ve birey aynı kelimelere farlı anlamlar verebilir. Örneğin: “Bizim gelip gittiğimiz, seviştiğimiz bir insandı “ derseniz, altı çizili kelimeniz nasıl anlaşılır. “Sevişmek”, karşılıklı birbirini sevmek, arkadaşlık, dostluk, kardeşlik, muhabbet anlamına geldiği gibi başka anlamlara da gelebilir. Burada önemli olan bazen sözlük anlamı da değil dinleyicinin verdiği anlamdır.
Düşünceleri Canlandırın
Aktardığınız fikirlerin dinleyicilerin zihinlerine yerleşmesi son derece önemlidir. İnsan beyni yeni bilgileri somut olgulara çeviremezse, yani canlandıramazsa kavrayamaz. Her zihin aldığı mesajı sürekli canlandırır, resme, sese, kokuya, tada, dokunsal bilgiye çevirir ve kavrar. Konuşmacı bu konularda dinleyiciye yardımcı olduğunda çok etkili olacak, verdiği mesaj bir çırpıda zihinlerde yerleşecektir.
Biz dış dünyayı algı organlarımız vasıtasıyla algılıyoruz. Beş duyu organımızdan aldığımız her mesaj hafızamızda var olan benzerleriyle karşılaştırılması sonucunda benzerlik bulunduğunda kavrama gerçekleşmiş olur. Bu süreç yoğun bir zihin aktivitesi gerektirir. Dolaysıyla dinleyici bu yoğunluğun altına girmek istemeyebilir veya istese de sonuca çabucak ulaşamayabilir. Şu halde biz fikirleri ve bilgileri ne kadar somutlaştırabilir ve canlı hale getirebilirsek o kadar kapsamlı anlaşılır hale gelebileceğiz. Amerika Birleşik Devletlerinde Richard Bandler tarafından geliştirilen Sinir Dili Programlama Tekniği bu duyuların özellikle üçü üzerinde odaklaşmaktadır. Düşünce ve kavrama sürecimizde en fazla kullanılan bu üç duyu görme, işitme ve dokunma duyularıdır. Ancak biz bunların yanı sıra koku ve tat duyusuna da değineceğiz.
Görsel Canlandırma Yapınız:
Görsel canlandırma bilgiyi resme hatta filme çevirebilme ve bu resim veya filmi tanımlayabilme yeteneğidir. Bu tanımlama yapılırken resmin büyüklüğü, içindekilerin renkleri, resmin hareket yönü gibi unsurlara değinilebilir. Görsel canlandırmaya ilişkin teorik anlatımı kısa tutarak konuyu örnekler yoluyla anlamayı tercih edelim ve aşağıdaki örneklere bakalım:
a) “İnsan vücudunda binlerce kilometre uzunluğunda bir damar şebekesi vardır.”--(daha görsel yapalım) “İnsan vücudundaki damar ağları örümcek ağlarından çok daha karmaşıktır.”--(daha görsel yapalım) “Vücudumuz o kadar çok damarlarla kuşatılmıştır ki bu damarları uç uca getirip ip yapsaydık Dünyanın etrafını üç defa sarabilirdi.”
b)”Atomun çekirdeği merkezinde bulunur. Bu çekirdeğin etrafında elektronlar süratle dönerler. Aradaki mesafe ve boşluk ise 10-15’tir.” (daha görsel yapalım) “Atomların merkezinde bulunan çekirdek ile çevresinde dolaşan elektronlar neye benzer biliyor musunuz? Dünya ve diğer gezegenleri bir atomun elektronları olarak düşünse idik Güneş bu atomun çekirdeği olurdu. Bu atomun elektronları ile çekirdeği arasında mesafe ise Güneş ile en uzak gezegen olan Plüton arasındaki mesafe olurdu.”
Görsel canlandırmada renkleri ve boyutları da kullanabiliriz.
Renk-- “Çocuğun yüzü kararmıştı”-- “Çocuğun yüzü kazan karı gibi simsiyah olmuştu.”
Renk--İnanılmaz derecede güzel gülüyordu”-- “Tüm çiçeklere baksam, bembeyaz, sapsarı, kıpkırmızı çiçeklere... Onun gülüşündekine benzer bir güzelliği göremezdim.”
Boyut-- “Elleri çok büyüktü.”-- “Elleri bir fil kulağı gibi büyüktü.”
Boyut-- “Adamın boyu çok uzundu.”-- “Adam o kadar uzun boyluydu ki insanlara bakarken sanki karıncalara bakardı.”
İşitsel Canlandırma Yapınız:
İşitsel canlandırmada ses unsuru kullanılır. Sesin şiddeti, geliş yönü, yapısı gibi unsurlar sesin canlandırılmasına yardımcı olan faktörlerdir. Bu arada sesleri bilinen seslerle ilişkilendirebildiğimiz ölçüde onları kavrayabilmekteyiz. İnsanlar, kalın, ince, titrek, düz, dalgalı, şiddetli, zayıf,kesintili, fısıltılı ses türlerini bilirler. Bu arada uzaktan, yakından gelen, kulağının arkasından, burnunun ucundan gelen, yansıyan şeklinde de sınıflandırmalar yapılabilir. Ayrıca sesler daha önce duyulmuş bilinen seslerle ilişkilendirildiğinde gök gürültüsü, aslan kükremesi, bomba patlaması gibi somutlaştırmalar da oluşturulabilir. Aşağıdaki örneklere bakalım:
a) “Adamın sesi çok yavaş çıkıyordu--Adam sinek vızıltısı gibi konuşuyordu.”
b) “Öyle bağırdı ki hepimiz irkildik--Aslan gibi kükreyince hepimiz irkildik”
c) “Öyle gürültü yapıyorlardı ki uyuyamadım--sanki kulağımın arkasında davul çalıyorlardı. Uyuyamadım.”
Dokunsal Canlandırma Yapınız:
Dokunsal canlandırmada dinleyicinin dokunma duyusuna hitap edilir. Bildiğimiz dokunma duyuları arasında, kesici, delici, batıcı, yakıcı, ısıtıcı, soğutucu, dondurucu, titreşimli, yapışkan, emici, sert yumuşak, ağır, hafif, okşayıcı, üfleyici gibi özellikler yer alabilir. Bu dokunsallık algılarına dayalı olarak insanların zihinlerinde yerleşik somut duyular vardır. Aşağıdaki örneklerde dokunsallık kullanımlarının kavrayışımızı nasıl desteklediğine dikkat edelim:
a) “Elleri çok yumuşaktı.-- Elleri pamuk gibi yumuşaktı.”
b) “Burnum az kalsın soğuktan donacaktı.---Burnum soğuktan donup buz gibi dağılacak sandım.”
c) “Adam işkence altında inliyordu.--Adam öylesine işkence çekiyordu ki sanki etleri bıçakla lime lime doğranıyordu.”
Kokusal Canlandırma Yapınız:
Bu alanı nadiren kullanmayı tavsiye ediyoruz. zira insanların kokuları değerlendirme biçimleri çok farklı olabilmekte, birisinin sevdiği bir koku diğerini tiksindirebilmektedir. Yine de ortak olarak paylaşılan belli başlı koku imajları vardır, örneğin herkes çürük yumurtadan tiksinir. Kokular genellikle çiçeklere dayanılır, gül, leylak, menekşe, zambak gibi kokular bilinir. Bunlar keskin ve hafif olarak sınıflandırılabilirler. Bu arada çeşitli kokuların yoğrulmasıyla üretilen parfümleri ancak kullanıcıları veya onları sık sık koklamak durumunda olanlar tanıyabilirler. Yine küf, bozulmuş et, yemek, çürümüş bir beden gibi unsurlar çoğunlukla aynı veya benzer şekilde tanınırlar. Kokuyu kullanırken dinleyicilerin sizinle ortak düşündüğünden emin olmalısınız. Aşağıdaki örneklere bakalım:
a) “Dişlerini temizlemeyen insan ağzında çürüyen yemek kırıntılarından nasıl tiksinmez!”
b)Çok sigara içen insanı öpmek sigara küllüğünü yalamaktan beterdir.”
c)O çocuğun saçlarını koklarken tüm gülleri, zambakları hatta menekşeleri koklar gibi oluyorum.”
Tatsal canlandırma Yapınız:
tat alma duyusu açısından insanların ortak yönleri azdır ama ortak yönleri çoğunlukla keskindir. Bu duyu az kullanılma imkanına sahiptir ama doğru kullanıldığında çok etkileyici olabilir. İnsanlar acı, tatlı, eksi, tuzlu, mayhoş, yakıcı gibi tatları bilir ve bunları az ve çok olmak üzere sınıflayabilir. Ayrıca bu tat türlerini çeşitli yiyeceklerle ilişkilendirebiliriz: Bal, biber, limon, tuz, erik... Bunların dışında tat duyusunu psikolojik olarak etkileyen faktörler vardır ki bunlar bizim etkili iletimimizde asıl kullanabileceğimiz faktörlerdir. İnek etinin tadı ile köpek etinin tadı arasında fazla bir fark olmadığı halde yemeye kalksanız dehşetli bir fark görürdünüz. Hayvanların yediği yonca ile semiz otu arasında fazla bir tat farkı olmadığı halde yonca yemeğe kalksanız tiksinirsiniz.
Bu konuda en çarpıcı ve tek örneği Kur’an-ı Kerim’den verelim. Kur’an “gıybet” etmenin ne kadar kötü bir davranış olduğunu anlatırken tat alma duyumuzu kullanır. Ayette gıybet edenlere ondan nefret ettirmek için şöyle denir: “Ölmüş olan kardeşinizin etini yemeyi nasıl seversiniz?”
Takip Dikkatini Koruyun
Dinleyicilerinizin sunduğunuz düşünceleri kavramaları için öncelikle sizi dinleyebilmelerini sağlamalısınız. Araştırmalar 150 kelime/dakika hızla söz söyleyen bir konuşmacının sözlerinin yaklaşık yarısının dinleyiciler tarafından “dinlenmediğini” göstermektedir. Bu durum dinleyicinin dikkatinin konuşma boyunca uyanık tutulmasının çok önemli olduğunu göstermektedir. Çünkü ancak dikkat korunursa söylenen sözlerin fikir değeri ve anlamı dinleyici kitle tarafından algılanabilecektir. Dikkatin korunmasının temel yolu monotonluğun-tekdüzeliğin kırılmasından geçer. Aşağıda kullanabileceğimiz örnek taktikler verilecektir.
Eylem Sorusu Sorun
Dinleyicileri beli bir davranışa hemen orada devam ettiğinizde ortama aktif olarak katılmalarını sağlarsınız. Bu durumda herkes herkesin aktif katıldığı bir ortamda ne söylediğinize özellikle dikkat etmek zorunda kalırlar.
Örneğin topluluğunuza hitaben: “Acaba aramızda kaç kişi başarılı bir geleceği hayal ediyor? Bu saygıdeğer insanların ellerini görebilir miyim?... Aramızda kimler 30 yaşın üzerindedir?.... Bugün ne konuşacağımı kaç kişi merak ediyor?....” Bu tür sorulara herkes el kaldırarak cevap vermeyebilir ama herkes dikkat kesilerek cevap verir.
Bir Nesne Gösterin
Dinleyicilere elinizde tuttuğunuz bir nesneyi gösterebilirsiniz. Salona dikkat etmelerini veya kendilerini incelemelerini isteyebilirsiniz. Bakışları ve dikkatleri sizin istediğiniz noktaya yönelecektir.
Örneğin konuşma esnasında “Şu elimdeki saati görüyor musunuz?... Bu saat her bir saniyesi önemli olan zamanımızı sayıyor?... Şu elimdeki kağıtlara bakın! Bunlarda size anlatacağım “başarının sırrı” yazıyor... Sevgiden ve gönül birliğinden söz ediyorduk. Şurada bir araya gelen muhteşem topluluğa bakın!”
Sorular Sorun
Konuşma esnasında soracağınız sorular dalgınlıkları yok eder. Sorular iki tip olabilir: Bir yandan cevabını zaten hemen ardından vereceğiniz konuyu soru halinde ifade edebilir ve dinleyicilerinize yöneltebilirsiniz. Diğeri ise aşırı ısrar etmemek şartıyla dinleyicilerden “bilgi” gerektiren herhangi bir sorunun cevabını isteyebilirsiniz.
Örneğin Türkiye’de erozyon tehlikesi hakkında bilgi vereceksiniz “Değerli dostlar” Türkiye’nin her yıl ne kadar toprağını kaybettiğini biliyor musunuz? Her yıl erozyon nedeniyle Kıbrıs kadar toprağımız denize akıyor? Kıbrıs için az mı şehit vermiştik?... Dünya nüfusu hızla artıyor. Dünyanın en kalabalık ülkesi hangisi biliyor musunuz arkadaşlar?...”
Dinleyicilerinizi takip edin:
Dinleyicileri dikkatle izleyin. Konuşurken doğrudan dinleyicilere bakın, gözlerinizin üzerlerinde dolaşmasına izin verin. Topluluk üzerinde en küçük bir hareketi veya donukluğu fark edeceksiniz. Dinleyenlerle ilgili dolduğunuz ve onları takip ettiğiniz ölçüde onlar da sizinle ilgilidirler ve sizi takip ederler. Onlara donuk bakarsanız size öyle bakarlar. somurtursanız somurturlar, gökyüzüne bakarsanız gökyüzüne bakarlar. Onların sizi takip etmelerini istediğiniz kadar onları takip ediniz.
Anlattığınız Konuya İlgili Olun:
Konunuzu çok önemseyin. O sözü söylemek çok önemlidir. Önem canlılığınızı ve dikkatini arttırır. Çok değerli bir bilgi veriyorsunuz. Siz verdiğiniz bilgiyi ne kadar önemsiyorsanız o kadar önemseme etkisi yayarsınız. Konuya ilgisizseniz yüz hatlarınız donuktur. Duygularınız parlak yansımaz. ilgili olan yüzde hatlar belirgin değişimlere uğrar. Bunun bir diğer anlamı da heyecandır. Konunuza heyecanla ilgi duyduğunuzu göstermelisiniz.
Ses Monotonluğunu Kırın
Konuşma bir müziktir: Hep aynı notaya dokunursanız bir süre sonra bıktırırsınız. Notalar ve notaların zamanları sürekli değişmeli ve bu değişim kişiye özel bir besteye dönüşmelidir. Sesin kullanımındaki monotonluğu yok etmekte kullabileceğiniz teknikler aşağıda belirtilecektir.
Vurguyu Yayınız:
Özellikle fark edilmesini istediğiniz kelimeleri yavaşlayarak, hece hece vurgulayarak veya vurguyu yayarak seslendiriniz. Örneğin: “Eminim, Tekrar ediyorum. ba--şa--ra--bi--li--riz!... Zaaalim! Bu adam zaalim!... Oluuur hem de öyle olur ki!..!”
Duraklar Oluşturunuz:
Çok önemli bir kelimeyi söylemeden önce ve sonra 3-7 saniye arasında ( süre duruma göre değişebilir) kısa duraklar oluşturun. Sözden önce sözü sabırsızlıkla beklercesine bilinçli ve kontrollü susmanız dikkatlerin gelecek kelimeyi beklemek üzere toparlanmasına, sözden sonra durmanız da söylediğinizin zihinlerde tekrarlanmasına yol açar. Dinleyiciye bu suretle “şu mesaj çok önemli” demiş olursunuz. Örneğin: “Düşünmemekte ısrar ediyoruz....(dur).... Ölüm var..(dur).. Öyleyse neden bu kısa hayat sermayesini tembelce ve faydasız işlerle yok ediyoruz... Başarının sırrını merak ediyor musunuz?.....(dur)... alın teri... (dur) Sadece çalışan insanlar başarıyor ve daha çok çalışan daha çok başarıyor.
Ses Tonunuzu Değiştiriniz:
Ses tonu yükselme alçalma arasında değişeme uğratılmalıdır. Duyulabilir olmak şartıyla fısıltıya kadar inilebilir. Ton yükseltildiğinde ise bağırma izlenimi oluşturulmamalıdır. Sürekli yüksek veya sürekli alçak ton hem monotondur, hem de rahatsız eder. Ancak ton değişimi her defasında dikkatleri üzerine çeker. Örneğin: “(normal) Bu kadar üstün insanlarız. Bunu biliyoruz. (alçalıyor) Ama şu halimize bakınız. Ya şu yardıma muhtaç insanlar. Ya şu sokaklara mahkum bıraktığımız insanlar.(yüksek) İşte bizi utandırması gereken bu. Kendi varlığımıza ve onurumuza sahip çıkmayışımız...”
Cümle Yapısını Değiştiriniz:
Aynı zaman kipinde, benzer yapıda veya eşit uzunlukta cümleler monotondur, can sıkıcıdır ve dikkati dağıtırlar. Çok iyi bir konuşmacı düz-devrik cümleleri uygun bir sırada çok iyi kullanır. Zaman kipleri arasında sıçramaları, dili geçmiş zamandan mişli geçmiş zamana, şimdiki veya gelecek zamana sıçrayarak çok iyi gerçekleştirir. Yine devamlı uzun cümleleri veya çok kısa cümleleri art arda sıralamaz. Bunun yerine orta uzunlukta ve kısa cümleleri birbirleriyle yoğurarak kullanır. Şu örneklere bakalım: “Hedefe ulaşmak istiyor musunuz? Zirveye çıkmak, mükemmel olmak... Yüzlerce insan başarmıştır. Siz de başarabilirsiniz. Kendinize gelin sadece. Hedefinizi kalbinize yazın. Emin olun ki her şeye hedefinizden bakmaya devam ettiğiniz sürece başarı merdivenine tırmanmaya devam eden siz olacaksınız.
Konuşma Hızınızı Değiştiriniz:
Sabit hız da bir monotonluk nedenidir. Ancak çok yavaş ve çok hızlı konuşmalar stres oluştururlar, takip edilemezler. Zaman zaman normal konuşma hızınızın altına inmeniz ve üstüne çıkmanız monotonluğu kırar. Ortalama konuşma hızı dakikada 150 kelime civarındadır. Konuşma esnasında hızınızı 120-170 kelime/dakika arasında değişime uğratabilirsiniz.
ÖZET
1.Düşüncelerin alt yapılarını ve nedenlerini anlatın. Amacınız izleyenlerin aynı düşünce sonucuna ulaşmalarını sağlamak olsun. Örnek olaylarA ve bilgilere dayalı olarak yardımcı fikirleri sayın ve ana fikre dinleyenlerin ulaşmasını sağlayın.
2.Anafikri kendi fikriniz gibi savunmak yerine onları dinleyicilerinizin kendi buldukları fikirlere dönüştürmeye çalışın.
3.Her zaman bir ana fikriniz olmalıdır. Her cümlenizin bu ana fikirle ilişkisini mutlaka kurmalısınız. Eğer ilişkiyi koparırsanız dinleyici de ana fikirden kopacaktır.
4.Destek fikirlerinizin mantıklı olmasına, sebep- sonuç ilişkileri açısından kabul edilebilir olmasına dikkat etmelisiniz.
5.Otoritelere dayanmayı ihmal etmemelisiniz. Otoritelerin kaynak olarak açıkça belli edilmesi inandırıcılığı arttıracaktır.
5.Örneklendirme çok önemli. Zihinlerde duyusal olarak görüntülenebilmesi için mutlaka örneklere başvurun.
6.Anlatımınız dinleyenlerin kültür ve bilgi düzeyine uygun olmalıdır. Bilinmeyen terimlerle anlatım yapmayacaksınız.
7.Görsel işitsel veya dokunsal canlandırma yaparak düşüncelerinizin daha iyi anlaşılmasını sağlayın.
8.Dikkatli takip edilmeyi sağlayın. Dinleyicilerin dikkatlerini uyanık tutun. Bunun için: Eylem sorusu sorun, bir nesne gösterin, sorular sorun, dinleyicileri izleyin, konunuza ilgili olun, konuşma monotonluğunu kırın, vurguyu yayın, duraklar oluşturun, ses tonunuzu değiştirin, cümle yapısını değiştirin, konuşma hızınızı değiştirin.
Konuşmada başvurulacak bir kısım tutumlar düşüncelerin daha güçlü hale gelmesine yol açar.
Dinleyici fikrin doğruluğunu sorgularken kendi zihninde var olan diğer düşüncelerle karşılaştırır.
Fikrinizin galip gelmesi için dinleyenin düşünce kaynaklarından “daha güçlü” ve “daha çok sayıda kaynağa” dayanması gerekir.
Bir diğer deyişle insanlar düşünceleri değerlendirirken, bu düşünceler hakkında;
- Otoritelere dayanmakta mı dırlar ?
- Ne kadar sayıda otoriteye dayanmaktadır?
- Bu otoriteler ne ölçüde güvenilirdirler?
-Söyleyen kişi bir otorite imajı vermekte midir?
- Ne kadar sayıda ek fikirler aynı noktaya işaret etmektedir?
- Fikirler ne kadar mantıklıdır?
- Bunlar dinleyenin İnançlarıyla ne ölçüde uyuşmaktadır?
gibi sorulan sorular ve bu sorulardan alınacak cevaplara göre kararlarını verirler.
Dinleyiciyi aklen etkileyebilmek, onun aklına girmek ve ona kullanacağı yeni malzemeler vermekle mümkündür. Bu bölümde aklı en hızlı etkilemeye destek olacak faktörler üzerinde duracağız.
Fikirlerinizi Mal edin :
Önemli olan bir fikri sizin üretmiş olmanız mı, yoksa onun daha çok kişi tarafından sahiplenilmesi mi ? eğer ikincisiyle doğrudan yargıları vermekten- özellikle konuşma başlarında- çekinin.
Bunun yerine sizi belli bir fikre götüren nedenleri sıralayın ve dinleyenlerin aynı fikre gelmesini beklemek üzere onları serbest bırakın.
Şu iki örneğe bakalım;
a) “Kobra yılanları çok tehlikeli ve zehirlidir. İnsanlara çok büyük zarar verebilirler. Bu yüzden kobra yılanından kaçmalıyız.” b) “Kobra yılanlarının dişlerindeki zehir 100 kişiyi öldürmeye yeter. Bu yılanların ağızları o kadar büyüyebiliyor ki bir kuzuyu bile yutabilirler. Bu yüzden kobra yılanından kaçmalıyız.”
Bu iki ifade biçiminin ikincisinin daha etkili olduğunu görüyorsunuz. Burada altı çizili son cümleleri siz söylemeseniz bile dinleyici o düşünceyi üretecektir. Bir başka örnek;
a) “Değerli dinleyenler! bildiğiniz atom korkunç bir kuvvete sahiptir. Eğer bu kuvveti açığa çıkarabilsek bu güç büyük işler yapabilir. Dolayısıyla atom gücünü kullanırken çok dikkatli olmalıyız.”
b) “Değerli dinleyenler Atom’un ne kadar büyük bir kuvvet taşıdığını düşündünüz mü ? Kalemle bir kağıda ‘atom’ kelimesini yazın.
Eğer o yazının mürekkebini oluşturan atomları parçalayabilseydik ortaya büyük bir enerji çıkardı. Bu enerjiyle 10 tonluk bir kamyonu 1 km. havaya fırlatabilirdik. Dolayısıyla atom gücünü kullanırken çok dikkatli olmalıyız.
Ana Fikirden Sapmayın ;
Konuşmaya kalktığınızda tüm mesajlarınızın birleştiği tek bir mesaj olmalıdır. Ana fikir olan bu tek mesaj tüm mesajlarla desteklenmelidir. Örneğin dinleyicilerinize güzel konuşma yeteneğinin faydalarını anlatıyorsunuz. Bu yeteneğin neler kazandıracağını sıralayacaksınız.
- toplum huzurunda kendine güven ve rahatlık
- sevilir bir ses tonuyla konuşma
- siyasi ilişkilerde yükselme vs. nedenler sıraladınız.
Eğer bunların arasına “Sözleriyle Dünya savaşlarına yol açabilecek kadar etkili olabilmeyi” ekliyorsanız, ilgili fakat ana fikre destek vermeyen bir söz söylersiniz.
Eğer “güzel konuşma ile gurur ve büyüklenme” arasında ilişki kuruyorsanız kendinizi içten sabote edersiniz, kendinizle çelişirsiniz. Çünkü güzel konuşmanın zayıf karakterli insanları büyüklenmeye ve başkalarını küçük görmeye sevk etmesi mümkündür ama sizin ana fikriniz bu olumsuz yönü içermiyor.
Eğer Amerika’da koyunların beslenme biçimleriyle şarkı sözleri arasındaki ilişkiden söz ediyorsanız bu defa söylediğinizin ana fikrinizle hiç ilgisi yoktur. Kısaca, her yeni paragrafınız veya ifade kümeniz yeni, fakat öncekine destek olan ifadelerden oluşmalıdır.
Destekleriniz mantıklı olsun ;
Ana fikrinizi desteklerken sürekli mantık kullanmak durumundasınız. Mantık özellikle “sebep-sonuç” ilişkisinin doğruluk derecesini arar. Doğruluk derecesi karşılıklı konuşmadığınız dinleyici kitlesine % 100 bilimsel verilerle anlatılamayacaktır. Dolaysıyla dinleyicinin bildiği veriler kullanılarak benzetmeler yapılmak zorundadır.
Dinleyicinin bilmediği kavramlarla yürütülecek çok doğru bir mantık aslında mantıksızlık gibi işleyebilir. Bu çerçevede aşağıdaki örnekler üzerinde duralım. Bu örneklerde dinleyicilerin yabancı oldukları bilgiler ve bunların dayandığı mantıklar bildiklerinden hareketle anlatılmaya çalışılmaktadır:
a) “Zaman büyüyebilir. Aynı zaman içinde bazı insanların daha fazla iş yapması mümkündür. Hatta ruhsal yetenekleri gelişen insanlar bir günde örneğin 10 gün yaşayabilirler. Rüyalarınızı düşünün. Aslında 10 saniye süren bir rüyayı anlatmaya kalktığınızda 10 saniyede yaşadığınızın bir yıllık olay olduğunu görürsünüz.
b) “Biliyor musunuz insanlar güçlerini çok küçümsüyorlar. Aslında bazen bir insanın tek bir el hareketiyle tüm dünya değişebilir. Bir teraziyi düşünün ki iki kefesinde eşit ağırlıkta birer dağ vardır. Bir kefeye dokunursunuz ve tüm denge değişir, bu kadar basit. İnsan asla kendisine verilen gücü küçümsememeli.
c) “Bir hedefe ulaşmak mı istiyorsunuz. Odaklaşın dikkatinizi keskinleştirin. O zaman hedefinize giderken her engeli deler geçersiniz. Düşünün tahtayı keserken gücünüz ne kadar çok olursa olsun keserinizin ağzının keskinliği çok önemlidir. Jilet gibi kesen bir keserle parçalar geçersiniz. Ağzı düz bir keserle ise tüm gücünüzle vursanız bile parçalar kopmayabilir.
Otoritelere dayanın
Fikirlerinizi otoritelerle destekleyebilmelisiniz. İnsanların çoğu - günümüzde- bilim adamlarına inanmaktadır. Bu arada din adamları, kültür ve edebiyat önderleri ve bazen de siyasi liderler toplumca otorite olarak kabul ediliyorlar.
Bu arada sosyal alanda çok fazla görülen şöhret sahibi herkes hayranları gözünde birer önemli otoritedir. Otoriteler, şahıslar dışında kitaplar veya çeşitli önemli tüzel kişilikler; kurum veya kuruluşlar olabilir. Örneğin bir Müslüman için Kur’an en büyük otoritedir.
Konuşmalarınızda bu otoritelerin sizinle aynı olan fikirleri size güç verecektir. Ancak muhatap kitlelinize bakarken hangi otoriteye dayanacağınızı iyi seçmelisiniz. Zira sizin otorite olduğunu sandığınız kişi, varlık veya kurum karşınızdaki dinleyicinin nefretini kazanmış bir varlık da olabilir. Aşağıdaki örneklere bakalım;
a) “Başarının sırrının zekadan değil çok çalışmaktan geçtiğini artık görmeliyiz. 200’ün üzerinde buluşa imza atan elektriğin buluşçusu Edison başarının % 1’nin zekadan % 99’nun da çalışmaktan kaynaklandığını söylüyor.”
b) “Güneş doğduktan sonra uyumaya devam etmek ne büyük zarar. Bilim Teknik Dergisinde okumuştum. Sabah uyandıktan sonra uyumaya devam etmek zeka gerilemesine yol açıyormuş. Daha da önemlisi, gündüzün başında ve sonunda uyunacak uykunun aklın azalmasına yol açtığını 14 asır önce Peygamberimizin de söylediğini biliyor muydunuz ?
Örneklere başvurun ;
Örnekler ileri sürülen fikirlerin somut yansımalarıdır. her alt fikir bir veya daha fazla örneğe dayandırılabilir ve ileri sürülebilecek örnek, fikrin somut yansımalarından herhangi biri olabilir. Örnek bir önceki temel veya yardımcı fikrin kapsamında olmak zorundadır.
Örneklendirmekten amaç fikrin delillendirilmesi ve somutlaştırılmasıdır. Şu örneklere bakın;
a) “O insan hep güzel sözler söyler. (Örneğin)Bir defasında tüm topluluğa çalışmasının önemini anlatıyordu. (Örneğin)Onu bir keresinde heyecanla çocukları teşvik ederken gördüm vs.
b) “Bazı kuşların verdikleri sesler insanlara müzik gibi gelir. Örneğin bülbülün bahçedeki ötüşü, kekliğin vadilerdeki bağırışı harika bir senfoniyi andırır.”
Anlaşılır Anlatım Kullanın;
Amacınız anlaşılmak olduğuna göre edebi sanatlardan uzak durun (Bunun istisnaları vardır.) Mecaz bazen çok çarpıcıdır ama en büyük tehlikesi herkes tarafından farklı algılanabilmesidir. Dili kullanma biçimimizin anlaşılırlık derecemizi etkileyen çeşitli faktörleri vardır. Bu faktörleri aşağıda sıralıyoruz:
- Bilinen kelimeleri kullanın; bir doktorun tıp terminolojisiyle gerçekleştirdiği anlatımını ancak doktorlar anlayabilir. Hukuk dergisinde hukuk terminolojisi kullanılarak yapılan anlatım genel halka hitap etmez. Konuştuğunuz kişilerin bildiklerini tahmin ettiğiniz kelime veya ibareleri kullanmanız çok önemlidir.
- Tam ilgili kelimeyi kullanın; kelimelerin kapsamları farklıdır. Her kültür ve birey aynı kelimelere farlı anlamlar verebilir. Örneğin: “Bizim gelip gittiğimiz, seviştiğimiz bir insandı “ derseniz, altı çizili kelimeniz nasıl anlaşılır. “Sevişmek”, karşılıklı birbirini sevmek, arkadaşlık, dostluk, kardeşlik, muhabbet anlamına geldiği gibi başka anlamlara da gelebilir. Burada önemli olan bazen sözlük anlamı da değil dinleyicinin verdiği anlamdır.
Düşünceleri Canlandırın
Aktardığınız fikirlerin dinleyicilerin zihinlerine yerleşmesi son derece önemlidir. İnsan beyni yeni bilgileri somut olgulara çeviremezse, yani canlandıramazsa kavrayamaz. Her zihin aldığı mesajı sürekli canlandırır, resme, sese, kokuya, tada, dokunsal bilgiye çevirir ve kavrar. Konuşmacı bu konularda dinleyiciye yardımcı olduğunda çok etkili olacak, verdiği mesaj bir çırpıda zihinlerde yerleşecektir.
Biz dış dünyayı algı organlarımız vasıtasıyla algılıyoruz. Beş duyu organımızdan aldığımız her mesaj hafızamızda var olan benzerleriyle karşılaştırılması sonucunda benzerlik bulunduğunda kavrama gerçekleşmiş olur. Bu süreç yoğun bir zihin aktivitesi gerektirir. Dolaysıyla dinleyici bu yoğunluğun altına girmek istemeyebilir veya istese de sonuca çabucak ulaşamayabilir. Şu halde biz fikirleri ve bilgileri ne kadar somutlaştırabilir ve canlı hale getirebilirsek o kadar kapsamlı anlaşılır hale gelebileceğiz. Amerika Birleşik Devletlerinde Richard Bandler tarafından geliştirilen Sinir Dili Programlama Tekniği bu duyuların özellikle üçü üzerinde odaklaşmaktadır. Düşünce ve kavrama sürecimizde en fazla kullanılan bu üç duyu görme, işitme ve dokunma duyularıdır. Ancak biz bunların yanı sıra koku ve tat duyusuna da değineceğiz.
Görsel Canlandırma Yapınız:
Görsel canlandırma bilgiyi resme hatta filme çevirebilme ve bu resim veya filmi tanımlayabilme yeteneğidir. Bu tanımlama yapılırken resmin büyüklüğü, içindekilerin renkleri, resmin hareket yönü gibi unsurlara değinilebilir. Görsel canlandırmaya ilişkin teorik anlatımı kısa tutarak konuyu örnekler yoluyla anlamayı tercih edelim ve aşağıdaki örneklere bakalım:
a) “İnsan vücudunda binlerce kilometre uzunluğunda bir damar şebekesi vardır.”--(daha görsel yapalım) “İnsan vücudundaki damar ağları örümcek ağlarından çok daha karmaşıktır.”--(daha görsel yapalım) “Vücudumuz o kadar çok damarlarla kuşatılmıştır ki bu damarları uç uca getirip ip yapsaydık Dünyanın etrafını üç defa sarabilirdi.”
b)”Atomun çekirdeği merkezinde bulunur. Bu çekirdeğin etrafında elektronlar süratle dönerler. Aradaki mesafe ve boşluk ise 10-15’tir.” (daha görsel yapalım) “Atomların merkezinde bulunan çekirdek ile çevresinde dolaşan elektronlar neye benzer biliyor musunuz? Dünya ve diğer gezegenleri bir atomun elektronları olarak düşünse idik Güneş bu atomun çekirdeği olurdu. Bu atomun elektronları ile çekirdeği arasında mesafe ise Güneş ile en uzak gezegen olan Plüton arasındaki mesafe olurdu.”
Görsel canlandırmada renkleri ve boyutları da kullanabiliriz.
Renk-- “Çocuğun yüzü kararmıştı”-- “Çocuğun yüzü kazan karı gibi simsiyah olmuştu.”
Renk--İnanılmaz derecede güzel gülüyordu”-- “Tüm çiçeklere baksam, bembeyaz, sapsarı, kıpkırmızı çiçeklere... Onun gülüşündekine benzer bir güzelliği göremezdim.”
Boyut-- “Elleri çok büyüktü.”-- “Elleri bir fil kulağı gibi büyüktü.”
Boyut-- “Adamın boyu çok uzundu.”-- “Adam o kadar uzun boyluydu ki insanlara bakarken sanki karıncalara bakardı.”
İşitsel Canlandırma Yapınız:
İşitsel canlandırmada ses unsuru kullanılır. Sesin şiddeti, geliş yönü, yapısı gibi unsurlar sesin canlandırılmasına yardımcı olan faktörlerdir. Bu arada sesleri bilinen seslerle ilişkilendirebildiğimiz ölçüde onları kavrayabilmekteyiz. İnsanlar, kalın, ince, titrek, düz, dalgalı, şiddetli, zayıf,kesintili, fısıltılı ses türlerini bilirler. Bu arada uzaktan, yakından gelen, kulağının arkasından, burnunun ucundan gelen, yansıyan şeklinde de sınıflandırmalar yapılabilir. Ayrıca sesler daha önce duyulmuş bilinen seslerle ilişkilendirildiğinde gök gürültüsü, aslan kükremesi, bomba patlaması gibi somutlaştırmalar da oluşturulabilir. Aşağıdaki örneklere bakalım:
a) “Adamın sesi çok yavaş çıkıyordu--Adam sinek vızıltısı gibi konuşuyordu.”
b) “Öyle bağırdı ki hepimiz irkildik--Aslan gibi kükreyince hepimiz irkildik”
c) “Öyle gürültü yapıyorlardı ki uyuyamadım--sanki kulağımın arkasında davul çalıyorlardı. Uyuyamadım.”
Dokunsal Canlandırma Yapınız:
Dokunsal canlandırmada dinleyicinin dokunma duyusuna hitap edilir. Bildiğimiz dokunma duyuları arasında, kesici, delici, batıcı, yakıcı, ısıtıcı, soğutucu, dondurucu, titreşimli, yapışkan, emici, sert yumuşak, ağır, hafif, okşayıcı, üfleyici gibi özellikler yer alabilir. Bu dokunsallık algılarına dayalı olarak insanların zihinlerinde yerleşik somut duyular vardır. Aşağıdaki örneklerde dokunsallık kullanımlarının kavrayışımızı nasıl desteklediğine dikkat edelim:
a) “Elleri çok yumuşaktı.-- Elleri pamuk gibi yumuşaktı.”
b) “Burnum az kalsın soğuktan donacaktı.---Burnum soğuktan donup buz gibi dağılacak sandım.”
c) “Adam işkence altında inliyordu.--Adam öylesine işkence çekiyordu ki sanki etleri bıçakla lime lime doğranıyordu.”
Kokusal Canlandırma Yapınız:
Bu alanı nadiren kullanmayı tavsiye ediyoruz. zira insanların kokuları değerlendirme biçimleri çok farklı olabilmekte, birisinin sevdiği bir koku diğerini tiksindirebilmektedir. Yine de ortak olarak paylaşılan belli başlı koku imajları vardır, örneğin herkes çürük yumurtadan tiksinir. Kokular genellikle çiçeklere dayanılır, gül, leylak, menekşe, zambak gibi kokular bilinir. Bunlar keskin ve hafif olarak sınıflandırılabilirler. Bu arada çeşitli kokuların yoğrulmasıyla üretilen parfümleri ancak kullanıcıları veya onları sık sık koklamak durumunda olanlar tanıyabilirler. Yine küf, bozulmuş et, yemek, çürümüş bir beden gibi unsurlar çoğunlukla aynı veya benzer şekilde tanınırlar. Kokuyu kullanırken dinleyicilerin sizinle ortak düşündüğünden emin olmalısınız. Aşağıdaki örneklere bakalım:
a) “Dişlerini temizlemeyen insan ağzında çürüyen yemek kırıntılarından nasıl tiksinmez!”
b)Çok sigara içen insanı öpmek sigara küllüğünü yalamaktan beterdir.”
c)O çocuğun saçlarını koklarken tüm gülleri, zambakları hatta menekşeleri koklar gibi oluyorum.”
Tatsal canlandırma Yapınız:
tat alma duyusu açısından insanların ortak yönleri azdır ama ortak yönleri çoğunlukla keskindir. Bu duyu az kullanılma imkanına sahiptir ama doğru kullanıldığında çok etkileyici olabilir. İnsanlar acı, tatlı, eksi, tuzlu, mayhoş, yakıcı gibi tatları bilir ve bunları az ve çok olmak üzere sınıflayabilir. Ayrıca bu tat türlerini çeşitli yiyeceklerle ilişkilendirebiliriz: Bal, biber, limon, tuz, erik... Bunların dışında tat duyusunu psikolojik olarak etkileyen faktörler vardır ki bunlar bizim etkili iletimimizde asıl kullanabileceğimiz faktörlerdir. İnek etinin tadı ile köpek etinin tadı arasında fazla bir fark olmadığı halde yemeye kalksanız dehşetli bir fark görürdünüz. Hayvanların yediği yonca ile semiz otu arasında fazla bir tat farkı olmadığı halde yonca yemeğe kalksanız tiksinirsiniz.
Bu konuda en çarpıcı ve tek örneği Kur’an-ı Kerim’den verelim. Kur’an “gıybet” etmenin ne kadar kötü bir davranış olduğunu anlatırken tat alma duyumuzu kullanır. Ayette gıybet edenlere ondan nefret ettirmek için şöyle denir: “Ölmüş olan kardeşinizin etini yemeyi nasıl seversiniz?”
Takip Dikkatini Koruyun
Dinleyicilerinizin sunduğunuz düşünceleri kavramaları için öncelikle sizi dinleyebilmelerini sağlamalısınız. Araştırmalar 150 kelime/dakika hızla söz söyleyen bir konuşmacının sözlerinin yaklaşık yarısının dinleyiciler tarafından “dinlenmediğini” göstermektedir. Bu durum dinleyicinin dikkatinin konuşma boyunca uyanık tutulmasının çok önemli olduğunu göstermektedir. Çünkü ancak dikkat korunursa söylenen sözlerin fikir değeri ve anlamı dinleyici kitle tarafından algılanabilecektir. Dikkatin korunmasının temel yolu monotonluğun-tekdüzeliğin kırılmasından geçer. Aşağıda kullanabileceğimiz örnek taktikler verilecektir.
Eylem Sorusu Sorun
Dinleyicileri beli bir davranışa hemen orada devam ettiğinizde ortama aktif olarak katılmalarını sağlarsınız. Bu durumda herkes herkesin aktif katıldığı bir ortamda ne söylediğinize özellikle dikkat etmek zorunda kalırlar.
Örneğin topluluğunuza hitaben: “Acaba aramızda kaç kişi başarılı bir geleceği hayal ediyor? Bu saygıdeğer insanların ellerini görebilir miyim?... Aramızda kimler 30 yaşın üzerindedir?.... Bugün ne konuşacağımı kaç kişi merak ediyor?....” Bu tür sorulara herkes el kaldırarak cevap vermeyebilir ama herkes dikkat kesilerek cevap verir.
Bir Nesne Gösterin
Dinleyicilere elinizde tuttuğunuz bir nesneyi gösterebilirsiniz. Salona dikkat etmelerini veya kendilerini incelemelerini isteyebilirsiniz. Bakışları ve dikkatleri sizin istediğiniz noktaya yönelecektir.
Örneğin konuşma esnasında “Şu elimdeki saati görüyor musunuz?... Bu saat her bir saniyesi önemli olan zamanımızı sayıyor?... Şu elimdeki kağıtlara bakın! Bunlarda size anlatacağım “başarının sırrı” yazıyor... Sevgiden ve gönül birliğinden söz ediyorduk. Şurada bir araya gelen muhteşem topluluğa bakın!”
Sorular Sorun
Konuşma esnasında soracağınız sorular dalgınlıkları yok eder. Sorular iki tip olabilir: Bir yandan cevabını zaten hemen ardından vereceğiniz konuyu soru halinde ifade edebilir ve dinleyicilerinize yöneltebilirsiniz. Diğeri ise aşırı ısrar etmemek şartıyla dinleyicilerden “bilgi” gerektiren herhangi bir sorunun cevabını isteyebilirsiniz.
Örneğin Türkiye’de erozyon tehlikesi hakkında bilgi vereceksiniz “Değerli dostlar” Türkiye’nin her yıl ne kadar toprağını kaybettiğini biliyor musunuz? Her yıl erozyon nedeniyle Kıbrıs kadar toprağımız denize akıyor? Kıbrıs için az mı şehit vermiştik?... Dünya nüfusu hızla artıyor. Dünyanın en kalabalık ülkesi hangisi biliyor musunuz arkadaşlar?...”
Dinleyicilerinizi takip edin:
Dinleyicileri dikkatle izleyin. Konuşurken doğrudan dinleyicilere bakın, gözlerinizin üzerlerinde dolaşmasına izin verin. Topluluk üzerinde en küçük bir hareketi veya donukluğu fark edeceksiniz. Dinleyenlerle ilgili dolduğunuz ve onları takip ettiğiniz ölçüde onlar da sizinle ilgilidirler ve sizi takip ederler. Onlara donuk bakarsanız size öyle bakarlar. somurtursanız somurturlar, gökyüzüne bakarsanız gökyüzüne bakarlar. Onların sizi takip etmelerini istediğiniz kadar onları takip ediniz.
Anlattığınız Konuya İlgili Olun:
Konunuzu çok önemseyin. O sözü söylemek çok önemlidir. Önem canlılığınızı ve dikkatini arttırır. Çok değerli bir bilgi veriyorsunuz. Siz verdiğiniz bilgiyi ne kadar önemsiyorsanız o kadar önemseme etkisi yayarsınız. Konuya ilgisizseniz yüz hatlarınız donuktur. Duygularınız parlak yansımaz. ilgili olan yüzde hatlar belirgin değişimlere uğrar. Bunun bir diğer anlamı da heyecandır. Konunuza heyecanla ilgi duyduğunuzu göstermelisiniz.
Ses Monotonluğunu Kırın
Konuşma bir müziktir: Hep aynı notaya dokunursanız bir süre sonra bıktırırsınız. Notalar ve notaların zamanları sürekli değişmeli ve bu değişim kişiye özel bir besteye dönüşmelidir. Sesin kullanımındaki monotonluğu yok etmekte kullabileceğiniz teknikler aşağıda belirtilecektir.
Vurguyu Yayınız:
Özellikle fark edilmesini istediğiniz kelimeleri yavaşlayarak, hece hece vurgulayarak veya vurguyu yayarak seslendiriniz. Örneğin: “Eminim, Tekrar ediyorum. ba--şa--ra--bi--li--riz!... Zaaalim! Bu adam zaalim!... Oluuur hem de öyle olur ki!..!”
Duraklar Oluşturunuz:
Çok önemli bir kelimeyi söylemeden önce ve sonra 3-7 saniye arasında ( süre duruma göre değişebilir) kısa duraklar oluşturun. Sözden önce sözü sabırsızlıkla beklercesine bilinçli ve kontrollü susmanız dikkatlerin gelecek kelimeyi beklemek üzere toparlanmasına, sözden sonra durmanız da söylediğinizin zihinlerde tekrarlanmasına yol açar. Dinleyiciye bu suretle “şu mesaj çok önemli” demiş olursunuz. Örneğin: “Düşünmemekte ısrar ediyoruz....(dur).... Ölüm var..(dur).. Öyleyse neden bu kısa hayat sermayesini tembelce ve faydasız işlerle yok ediyoruz... Başarının sırrını merak ediyor musunuz?.....(dur)... alın teri... (dur) Sadece çalışan insanlar başarıyor ve daha çok çalışan daha çok başarıyor.
Ses Tonunuzu Değiştiriniz:
Ses tonu yükselme alçalma arasında değişeme uğratılmalıdır. Duyulabilir olmak şartıyla fısıltıya kadar inilebilir. Ton yükseltildiğinde ise bağırma izlenimi oluşturulmamalıdır. Sürekli yüksek veya sürekli alçak ton hem monotondur, hem de rahatsız eder. Ancak ton değişimi her defasında dikkatleri üzerine çeker. Örneğin: “(normal) Bu kadar üstün insanlarız. Bunu biliyoruz. (alçalıyor) Ama şu halimize bakınız. Ya şu yardıma muhtaç insanlar. Ya şu sokaklara mahkum bıraktığımız insanlar.(yüksek) İşte bizi utandırması gereken bu. Kendi varlığımıza ve onurumuza sahip çıkmayışımız...”
Cümle Yapısını Değiştiriniz:
Aynı zaman kipinde, benzer yapıda veya eşit uzunlukta cümleler monotondur, can sıkıcıdır ve dikkati dağıtırlar. Çok iyi bir konuşmacı düz-devrik cümleleri uygun bir sırada çok iyi kullanır. Zaman kipleri arasında sıçramaları, dili geçmiş zamandan mişli geçmiş zamana, şimdiki veya gelecek zamana sıçrayarak çok iyi gerçekleştirir. Yine devamlı uzun cümleleri veya çok kısa cümleleri art arda sıralamaz. Bunun yerine orta uzunlukta ve kısa cümleleri birbirleriyle yoğurarak kullanır. Şu örneklere bakalım: “Hedefe ulaşmak istiyor musunuz? Zirveye çıkmak, mükemmel olmak... Yüzlerce insan başarmıştır. Siz de başarabilirsiniz. Kendinize gelin sadece. Hedefinizi kalbinize yazın. Emin olun ki her şeye hedefinizden bakmaya devam ettiğiniz sürece başarı merdivenine tırmanmaya devam eden siz olacaksınız.
Konuşma Hızınızı Değiştiriniz:
Sabit hız da bir monotonluk nedenidir. Ancak çok yavaş ve çok hızlı konuşmalar stres oluştururlar, takip edilemezler. Zaman zaman normal konuşma hızınızın altına inmeniz ve üstüne çıkmanız monotonluğu kırar. Ortalama konuşma hızı dakikada 150 kelime civarındadır. Konuşma esnasında hızınızı 120-170 kelime/dakika arasında değişime uğratabilirsiniz.
ÖZET
1.Düşüncelerin alt yapılarını ve nedenlerini anlatın. Amacınız izleyenlerin aynı düşünce sonucuna ulaşmalarını sağlamak olsun. Örnek olaylarA ve bilgilere dayalı olarak yardımcı fikirleri sayın ve ana fikre dinleyenlerin ulaşmasını sağlayın.
2.Anafikri kendi fikriniz gibi savunmak yerine onları dinleyicilerinizin kendi buldukları fikirlere dönüştürmeye çalışın.
3.Her zaman bir ana fikriniz olmalıdır. Her cümlenizin bu ana fikirle ilişkisini mutlaka kurmalısınız. Eğer ilişkiyi koparırsanız dinleyici de ana fikirden kopacaktır.
4.Destek fikirlerinizin mantıklı olmasına, sebep- sonuç ilişkileri açısından kabul edilebilir olmasına dikkat etmelisiniz.
5.Otoritelere dayanmayı ihmal etmemelisiniz. Otoritelerin kaynak olarak açıkça belli edilmesi inandırıcılığı arttıracaktır.
5.Örneklendirme çok önemli. Zihinlerde duyusal olarak görüntülenebilmesi için mutlaka örneklere başvurun.
6.Anlatımınız dinleyenlerin kültür ve bilgi düzeyine uygun olmalıdır. Bilinmeyen terimlerle anlatım yapmayacaksınız.
7.Görsel işitsel veya dokunsal canlandırma yaparak düşüncelerinizin daha iyi anlaşılmasını sağlayın.
8.Dikkatli takip edilmeyi sağlayın. Dinleyicilerin dikkatlerini uyanık tutun. Bunun için: Eylem sorusu sorun, bir nesne gösterin, sorular sorun, dinleyicileri izleyin, konunuza ilgili olun, konuşma monotonluğunu kırın, vurguyu yayın, duraklar oluşturun, ses tonunuzu değiştirin, cümle yapısını değiştirin, konuşma hızınızı değiştirin.
Kişisel Gelişim ve Rehberlik
- "Etkili Konuşma" Önerileri ve Diksiyon
- "Gözleyerek Öğrenme" Süreci
- "İkna Sanatı"nda Duyguları Etkileme Yaklaşımı
- "Öğrenme Kaabiliyeti"nin Şifreleri
- "Zihin Engelinin Nedenleri" Araştırma Makalesi
- A'dan Z'ye Ailenin Eğitimi
- Aile İçi Eğitim ve Problem Çözme Yöntemleri
- Anne Babalara Tavsiyeler...
- Artikülasyon Bozukluğu Yaşayan Çocukların Eğitimi Nasıl Olmalıdır?
- Aşırı Müdahaleciliğin Zararları
- BAŞARIYA GÖTÜREN DAVRANIŞLAR NELERDİR?
- Başarıyı Arttıran Aile Tutumları
- Beden Dili'ni Kullanarak Olumlu İzlenim Sağlama
- Bir Anne Baba Çocuğundan Ne Bekler?
- Bir Konuyu Nasıl Tamamen Kavrayabilirsiniz?
- Çatışma Anında Sergilenen Taktikler
- Çocuk Yetiştirmede Hayati Değere Sahip Hususlar
- Çocuklara Sorumluluk Duygusunu Kaybettiren Tavırlar
- Çocuklarda "Okul Fobisi" ve Çözüm Önerileri
- Çocuklarda Kardeş Kıskançlığı
- Çocuklarda Okuma Bozukluğu ve Psikolojik Tedavisi
- Çok Özel LYS'ye Hazırlanma Taktikleri
- Ders Çalışmak Hakkında Bulunmaz Tavsiyeler
- Derste Dikkat Dağılmasının ve Kopmaların Çözümü Nedir?
- Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) Nedir? Çözüm Yolları Nelerdir?
- Dikkat Eksikliği ve Hiperaktif Olan Çocuklara Karşı Etkili Davranış Taktikleri
- Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü
- Ergenlik Çağı ve Ergenlik Döneminde Yaşanan Sorunlar
- Ergenlik Dönemi Psikolojisi
- Ergenlik Döneminde Aile ile Yaşanan Sorunlar